Eray Sarıçam, Mustafa Nurullah Celep’in “7 Epik Figür&Nabız Vuruşları” Adlı Şiir Kitabı Üzerine Yazdı

ERAY SARIÇAM

POPÜLİST ŞİİRİN SINIRLARINDA BİR KİTAP: “7 EPİK FİGÜR & NABIZ VURUŞLARI

Muhakkak her şairin eseri, az ya da çok, kendi kişiliğine bağlıdır. Mesela Turgut Uyar, Metin Eloğlu ile şiiri arasında çok sağlam, ileri derecede bir bağ bulunduğunu belirtir. Ama mesela Mustafa Nurullah Celep için durum böyle değildir. Celep ile yüz yüze iki üç kere konuşma fırsatım oldu. Bireysel konuşmalarımız dışından daha çok ise konuşmalarını dinlemişimdir. Bir de telefonla konuşmalarımız var. Kanımca şiiri ve karakteri arasında Metin Eloğlu’nun tersine, ziyadesi ile farklılık var. Celep, benim tanıdığım kadarı ile; sakin, içe kapanık, kavgadan uzak birisidir. Şiiri ise, özellikle bu yazıda ele alacağımız 7 Epik Figür & Nabız Vuruşları’nda ise[1] bahsettiğim özeliklerin tam tersine “persona” kavgacı bir özellik gösterir. Kavgası kendisinden başlar da (Hafız Ahmet’in Oğlu) Amerikan devlet başkanlarına kadar gider. Bu, olumsuz bir durum değildir fakat. Daha doğrusu şöyle söylemekte fayda var. Şairin kendi kişiliğine bağlı eserleri muhakkaka daha başarılıdır. Ama kişiliğinden uzak bir durumu da şair pekâlâ “içselleştirebilir”. Zaten bunun için ona şair diyoruz. İçselleştirme ne kadar başarılı ise şiir de bir o kadar başarılıdır. Celep’in artısı şurada, o devamlı bahsettiği Orta Doğu, Filistin, Amerika, 15 Temmuz gibi imgeleri bir Müslüman duyarlığı ile karşılayabiliyor. Yani kim diyebilir Irak’taki bir olaydan Türkiye beridir. Celep bu olaylardan bahsediyor ama kendini bir kahraman ilan etmiyor. Özellikle 15 Temmuz’dan sonra yazılan şiirlere bakın, şairler kendilerini Ebabil kuşlarına benzetirler; ama Celep bunu yapmıyor. Elinden ne geleceğinin farkında. Bir hadisi şerifte “haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır”, başka bir hadisi şerifte ise “en azından kalbinizle buğz edin” der. Celep bu iki hadisin gösterdiği yoldan gidiyor. Bir şair olarak elinde silahı yok ama kalemi var ve Müslümanların, Türklerin başından geçen felaketleri dile getiriyor. Bunu yaparken de aklında “Kuran ayetleri” ve “adalet” vardır. Yani kısacası Celep bu kitabında Müslümanca bir tavır sergilemiştir:

“Aklımda Kur’an ayetleri, özümde Yunus

senin şiirinden geçtim artık

Geçtim derviş halkalarından senin şiirinle

……

Esat Erbili, Adalet

Cevher Dudayev, Adalet

Büyük haflerle ADALET istiyorum

……..

Dilimde Türkiye, dilimde Yunus

Büyük harflerle geçiyorum yargı önlerinden

Mustafa Nurullah Celep’in şiir yazmaya başladığı dönem 2000’lere denk gelir. Yani bir tarafta teknolojiyle birlikte güç kazanan biçimci şiir bir tarafta epik şiirin uzantısı olan popülist şiir vardır. Celep bu iki koldan popülist olana yönelir. Bu görüşün hemen hemen bütün özelliklerini üzerinde taşır. Belki ilk iki kitabı için imgeci diyebiliriz. Ama bu son kitabı artık tamamen popülist şiirin hakimiyetindedir. Hayır, yanlış söyledim, “etkisindedir.” Hakimiyetindedir deseydik, şairin popülist şiire hiçbir şey katmadığını söylemek mecburiyetinde olacaktık. Ama etkisinde deyince karşılıklı etkileşim söz konusu oluyor. İşte, ilk paragrafta belirttiğim, şairin, kendisini Ebabil kuşlarına benzetmemesi ve bütün bir coğrafyanın başından geçenleri içselleştirmesi, onun popülist şiire katkısıdır diyebiliriz. Bu katkı şairin, konvansiyonel şiir yazmamasını sağlar. Yani elimizdeki kitap, sadece popülist şiirin alanını genişletmiyor aynı zamanda kendine de haklı bir yer açıyor.

Popülist şiir bugün artık 2000’lerdeki gibi etkin değil. Nasıl ki bir zaman sonra “cep delik cepken delik” bir etki yaratmaya yetmemişse popülist şiir de bugün bir etki alanı yaratamıyor. Bunu mesela, son olarak Ceylan Öztürk’ün başarısızlığında dahi rahatlıkla görebiliriz. Çünkü Öztürk 2000’li yılların popülist şairlerinin aksine suya sabuna dokunmayan şiirler yazıyor. Yani onun için “şemsiyenin altında”dır diyebiliriz. Ama Celep için bunu demiyoruz. O, suya sabuna da dokunan şiirler yazıyor. Bunu yaparken tarihten örnek şahsiyetlerin ağzından bugünkü sorunları dile getiriyor.  Yani şunu söyleyebiliriz. 7 Epik Figür & Nabız Vuruşları popülist şiirin varacağı son noktadır. Bundan ötesi olamaz. Bundan ötesi lirik şiiri popülist şiirin içinde eriterek başka bir şiir meydana getirmektir. Bu da zaten Türk şiirinin asıl damarıdır. Bütün iyi kitaplar lirik ile epik’in orta noktasında duranlardır. Bu kitapta da yoksulluğun(epik) yanında aşkı(lirik), savaşların yanında(epik), baba veya çocuk imgesini(lirik) beraber görürüz ve bu nedenle başarılı sayabiliriz. Kitaptaki kişiler “anonim” değillerdir. “Coğrafya” ve “tarih” ile iç içe geçmiş kişilerdir. Son dönem popülist şiirinin sorunlarından biri de bu “anonim” tiplerdir. Şair bu tipler üzerinden, öznesiz cümleler kurar. Ama ele aldığımız kitap cesurca siyasi kişiliklerin (F. Gülen, Recep Tayyip Erdoğan) veya olayların (17 Aralık) adını dahi verebiliyor. Şiirde kimin konuştuğu bellidir. Ele aldığı konulardan, Müslüman’ın modern dünya veya onun muktedir oluşu ile ilgili eleştirileri somuttur. Bu nedenle kitabın sosyolojik bir değeri de olduğunu söyleyebiliriz:

“Nabız vuruşları biçiminde Cevher Dudayev gelir

Felluce gelir sonrasında iktidar savaşları 17 Aralık

operasyonlar gelir ekrana Gülen Erdoğan savaşı

Şehit edilen Şeyh Şamil gelir ekrana”

Celep, kitabında acımasızdır. Bazı olayları, kişileri ve davranışları acımasızca eleştirir. Mesela Hz. Ebuzer’den bahsedip de lüks içinde yaşayanları hicveder. Bu sebeple sosyolojik bir değeri olduğunu söyledim. Bugünün Müslümanlarının en büyük sorunlarından biri değil midir, sahabe hikayeleri anlatıp da lüks içinde yaşamazlar mı, yani o meşhur replikle, “Komşusu açken tok yatmamak için zengin mahallelerine taşınanlar var”

“Ebu Zer çıkagelir yoksullar arasından put çatlar

Put çoğalır Ebu Zer çatlar

Defterler teker teker ellerimize verilir

Senin doludizgin konuşmaların

Benim paraya tapanları alaşağı edişim gelir

putları çatışım parayı yargılayışım gelir.”

Kitaba adını veren 7 epik figür şunlardır: Hafız Ahmet’in Oğlu, Dadaloğlu, Battal Gazi, Köroğlu, Deli Dumrul, Yunus Emre ve Karacaoğlan’dır. Bu “epik” figürler kitap boyunca ince bir alay ile çıkar karşımıza. Ve şair bu kişilerden bahsederken bir yandan hüznü bir yandan da bu hüzün karşısındaki çaresizliği gösterir. Bu çaresizlik Tanzimat ile başlar bizde. Yani Tanzimat şairleri ülkeyi yeniden ayağa kaldırmaya(reform yapmaya) çalışır. Ama içten içe ülkenin durumunun farkında oldukları için de çaresizlik dört bir yanını sarmıştır dönemin şairlerinin:

“Ey Amerika derim mesela Ey Amerika!

Her taşın altından sen çıkıyorsun!

Kurşunlanan bir çocuk oluyorsun Filistin’de

Kör kurşun değil isabet eden bir kurşun oluyorsun”

Mustafa Nurullah Celep’in ilk iki kitabı ayrı bir yazının konusu. O iki kitapta dilin olanakları üzerine çalışır şair. Ancak bu son kitabında ise dil’i bir kenara koyarak, içerik mevzusu ile ilgilenir. Ben Celep’i ve 7 Epik Figür & Nabız Vuruşları popülist şiir içerinde önemli bir yerde görüyorum. Popülist şiirin olanaklarını genişleten kitap, artık bir sınırı belirler. Bu hem popülist şiirin sınırlarıdır hem de Celep’in kendi sınırlarının. Fakat şu da var, Celep kitap boyunca birçok kez tekrara düşüyor. İşte bu da popülist şiirin sığlığıdır. Celep’in bu sığlığı aşmasının yegane yolu lirik şiire “biraz daha” yaklaşması, kafasını kaldırıp başka temalar bulması ve bunları özgünce işlemesidir. Bu temalar neler midir? Bu tabii ki şairden şaire değişir.

[1] Celep, Mustafa Nurullah, 7 Epik Figür & Nabız Vuruşları, Okur Kitaplığı, İstanbul, 2018

(Bu yazı daha önce Koza Düşünce dergisinin 28. sayısında yayınlanmıştır)

söz ve yazı konusu kitabı temin etmek bir tık ötenizde:

https://www.bkmkitap.com/7-epik-figur-ve-nabiz-vuruslari

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu