Adalet ve Zulüm | Yusuf Ferzan Yüksel

YUSUF FERZAN YÜKSEL

ADALET VE ZULÜM

           Dünya hayatı adalet ve zulüm ikilemi içerisinde akıp geçiyor. Zulümler/ zulümât âlemin dört bir yanını kuşatan karanlıklar… Bununla beraber adalet de, karanlık ne kadar kesif olursa olsun onu delip geçmeye kâdir olan ışık/nûr gibi hükmünü icra etmekten geri kalmıyor. Allah-u Teâlâ hiçbir zulmü karşılıksız bırakmıyor, fakat bu karşılık her zaman aynı şekilde gerçekleşmiyor.

         Görebildiğim kadarıyla Cenab-ı Allah’ın gerçekleşen zulümlere müdahalesi 3 şekilde oluyor: (Zulme karşı bu üç müdahale şekli kullar arasında cârî olan zulümlerde olduğu gibi, kulun kendine ettiği zulümlerde de ayniyle geçerlidir.)

A. Zâlimi zulmüne karşılık cezalandırmak ki, bu da iki şekilde olabiliyor:

1. Zâlime cezasını henüz bu dünyada iken bir şekilde tattırmak, bilâhare ahirette de hesap sormak. Nitekim gayretullaha dokunan bazı fiiller sayılarak bunların cezasının daha dünyada iken verileceği hadis-i şeriflerde ifade edilmiştir.

2. Zâlimin cezasını bu fâni hayatta vermeyip, tüm hesapların görüleceği o dehşetli güne ertelemek.(Aslında hiçbir zulmün cezasının dünyada hiçbir karşılık olmaksızın tamamen ahirete kaldığını düşünmüyorum. Hep zâhiren görülen büyük cezalandırmalar üzerinden düşündüğümüz için tasnifi bu şekilde yapıyoruz. Yoksa kalbinin katılığı ve karanlığı ile yaşaması, mutmain bir ruhtan ve kalbine akacak ilahi feyizlerden mahrum kalması gibi karşılıklar aslında her zalimin daha bu dünyada iken çektiği büyük cezalardır, farkına varmasalar bile.)

       İdrakinde en kusurlu davrandığımız seçenek buradaki ikincisi. Ahiretin varlığına duyumsar gibi teslim olamadığımız için, zalimin (bize göre) asıl cezasını bu dünyada çektiğini görmeden rahat edemiyoruz. Din felsefesindeki kötülük problemi bile sanıyorum buradan doğuyor. Halbuki umumiyetle cezaların en büyükleri öteye bırakılıyor. Nasıl ki bazı yüce işlerin mükafatı bu dünya ve içindekilerden daha kıymetli olduğundan dolayı burada verilmeyip ahirete erteleniyorsa, bazı zulümler de öyle büyük ve ağır ki, bu sınırlı dünyada verilecek hiçbir ceza ona denk olamayacağından dolayı erteye bırakılıyor. Şüphesiz bu, ertelemede gözetilen hikmetlerden ancak biri olabilir.

B./3. Üçüncü müdahale şekli ise Allah-u Teâlâ’nın zulmedenin hayrını murad edip ona tevbe nasip etmesi durumu. Bu, Cenab-ı Allah’ın rahmet ve adalet tecellilerinin iç içe geçtiği mübarek bir durumdur.

       Rahmet tecellisi budur ki, Allah (c.c.) zulmüne rağmen onun cezasını ahirete bırakmamış,burada temizlenmeden hesap gününe varmasına müsaade etmemiş, böylece de ona çok büyük bir ihsanda bulunmuştur.

    Adalet tecellisi de budur ki, Allah-u Teâlâ yine de zulmü karşılıksız bırakmaz.Hatasının farkına vardırdığı kulu, pişmanlık ateşiyle paklar. Zâlim, kendi nefsine zulmederek masiyet işlemek suretiyle aldığı hazdan yahut bir mazluma çektirdiği acıdan aşağı kalmayacak bir acıyı, şekli farklı bile olsa -ki genellikle manevi olur- mutlaka yaşar. “Allah’ım ben ne yaptım!” demenin acısını yaşayan bilir. Bu ateş bazen ölünceye kadar sönmeyecek bir ateş olur ve dayanması çok zordur, ne var ki sahibini arındırdığı ve pişirdiği için aslında onun hakkında rahmettir.

Yusuf Ferzan Yüksel

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu