Dostluk ve Hüsn-ü Zan | Yusuf Ferzan Yüksel

YUSUF FERZAN YÜKSEL

DOSTLUK VE HÜSN-Ü ZAN

Sevdiğim bir diğer söz:

“Dostluk, yanlış anlaşılma kaygısından âzâde olmaktır…”

Bu söz dostların birbirini yakından tanıması sebebiyle taraflardan birinin söz ve davranışlarındaki kastının diğeri tarafından doğru anlaşılması olarak açıklanabilir. Ama kanaatimce bu doğru olmakla beraber sathî bir açıklama olur.

Ben bu sözü daha çok hüsn-ü zan vurgusu olarak anlıyorum. Dost dostu yanlış anlamaz, çünkü onun zahiren yanlış anlamaya, kötüye yormaya müsait söz ve davranışlarına bile hüsn-ü zan ile yaklaşır, onları hayra yorar. Bu anlamda dostlar arası ilişki şiir gibi bir ilişkidir ve ona en yakışan “edeb”î sanatlardan biri de “hüsn-i ta’lildir”.

Ancak güzellik burada kalmaz. Zira söz dost dostu yanlış anlamaz demiyor, yanlış anlaşılma kaygısından azade olmaktan bahsediyor. Yani kişi dostunun kendisine karşı sağlam hüsn-ü zan üzere olduğunu bilir, ondan yana içi rahat olur. Şu sözümü yahut şu davranışımı kötüye yormuş mudur, yanlış anlamış mıdır diye korkmaz. Karşıdaki kişi ona bu hissiyatı verebildiyse onun dostudur.

Bu durum gerçekte ancak dostlar arasında gerçekleşir ancak kendi hayatımda gerçekleştirmeyi hedeflediğim şey, bu tavrı bana karşı sû-i kasdını ve düşmanlığını hâliyle yahut kavliyle tasrih etmemiş herkese karşı benimseyip sürdürebilmek… Öyle ki karşımdaki kişi bana karşı gerçekten kusurlu ve kabahatli bile davranmış olsa, bilsin ki ben kendi içimde ona hüsn-ü zan ile yaklaşmış, “yaptığının bir açıklaması vardır elbet” demişimdir.

Hedefim bu: Ben açıkça kötülük düşündüğünü belli etmemiş herkese karşı bu saflığı koruyabileyim ve karşımdaki herkes de benim onlara kalben bu temizlik ile baktığımı bilsin.

Zannediyorum “ihsan” mertebesi de bunu gerektirir.
Çünkü Allah rasulü (sav), Mü’min’i “insanların kendisinden emniyet içinde oldukları kişi”, Müslüman’ı da “insanların, dilinden ve elinden selamette oldukları kişi” olarak tanımlıyor. Allah-u A’lem “Muhsin” de “insanların kalbinden yana selamette oldukları kişi” olmalı. İnsanlar hakkında kötülük düşünmediği gibi, onlara karşı kalbinin saf ve temiz duygularla dolu olduğunu da onlara hissettirebilen kişi…

Nitekim Allah Rasulü (sav) “ihsanı” tarif ederken: “Allah’a O’nu görüyor gibi kulluk etmendir. Zira sen onu görmüyorsan da O seni görüyor” buyurdu.

Madem ki Allah-u Teala için zahirî amellerimizi bilmek ile batınî/kalbî amellerimizi bilmek arasında bir fark yok, o halde ihsan mertebesi insanlara, onlara zahiri fiillerle sû-i kasdda bulunmayacağımızın güvenini vermenin yanısıra, kalbimizle de onlara karşı sû-i zanda bulunmayacağımız güvenini vermek olsa gerektir.

Allahu A’lem…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu