Hikâye Atlasıİktibas

Bir Hayatın Sineması: Açılmayan Yumruk | Aydınlık, 1923.

BİR HAYATIN SİNEMASI: AÇILMAYAN YUMRUK

O gece hain ve sinsi yağmur hiç kesilmedi; barındıkları ıslak ve öldürücü inde bile sefalet, peşlerini takip ediyordu… İşte: Kırılan şişesi birkaç yerinden yamanmış küçük petrol lambası da ölgün ışıklarını onlardan esirgedi. Bütün günün azabını dinlendirmek için sokulduğu bu cehennemde omuzlarını çökerten yüklerden çok daha ağır manevi bir işkence ruhunu eziyor…

*

Henüz on yaşında olan zavallı küçük yavru, yalınayak yürümekten aldığı soğukla humma nöbetleri geçiriyor. Bir damla ziya, bir damla ziya! Allah’ım, bu kâbuslar arasında yuvarlanan masum için bir damla ziya da mı çok?…

*

Reklam 1

Sular küçük bir sel halinde içeriye koşuşuyor. Nereye? Can çekişen, korkunç hayaletler içinde son azaplı dakikalarını yaşayan bedbahtın şimdiden ölmüş cesedini yıkamaya mı?…

*

Sabah… Ortalığa kirli bir aydınlık çöktü… Yağmur hâlâ sinsi sinsi yağıyor. Küçük seller, ufak dalgalarla -sefaletten bunalan- bu yuvayı hâlâ boğmaya çalışıyor, çamurdan setlerle uğraşıyor…

*

Çocuk pek hasta… Arkada bir yığın enkaz halinde kalan vücutlar, en korkunç nazarlarla birbirine bakıyor… Yarabbi, yaşamak mecburiyeti ne acı, ne acı!…

*

Talihsiz peder, arkasına dönüp bakmaktan korka korka bu dünya mezarından sıyrıldı, küfesini ebedî bir günah gibi yüklendi. Şimdi arkasından koşan enîni duymamak için son kuvvetini sürate kalbetmeye çalışıyor…

*

Yürü, yürü!… Başkasının yuvasına akan refahtan belki sana da bir zekât-ı necat dökülecek…

*

Güneş niye görünmüyor?.. Saatler, hiç durmadan koşuyor… Tıpkı ufak bir sel halinde akan damlalar gibi… Ah, bari hiç gece gelmese…

*

Ne arayan, ne soran… Herkes o kadar müstağni ki…

*

Yüzlerinden renk ve sıhhat fışkıran iki beyefendi konuşuyor:

-Şimdi kazanç yalnız hamallarla ayak satıcılarında…

-Hakkın var, herifler günde üç beş lirayı bile beğenmiyorlar…

*

-Beyefendi, yükünüzü?..

-Şişli’ye ne kadar?

-Kırk kuruş!

-Sefil herifler, hâlâ doymuyorsunuz!

-Ne vereceksiniz?

-Defol, oradan!

*

Gözleri dönük ihtiyar, bütün sefalet ve meşakkatlerinin ortasında sendeledi. Kendisinin, ailesinin, zavallı çocuğunun bütün acılarıyla sinirleri gerildi, gerildi… Sıkılan yumrukları taştan iki düğüm halini aldı.

Atılıp şu açlığa, zavallılığa söven meşum ağzı susturmak istedi…

*

Hücum için bir noktaya toplanan kanı, yüreğine sığmadı; olduğu yere bir daha kalkmamak üzere düştü…

*

-Avuçlarını açınız, yüzüne biraz su serpiniz!

-Çoktan ölmüş… Sudan, yağmurdan başka bir şey görmeyen vücut için su, ne kadar fazla!.. Hele avuçları o kadar sıkılmış ki…

*

Metruk bir tahta üzerinde cesedini yıkayanlar çok uğraştılar, lakin bir düğüm halini alan yumrukları hiç çözülmedi. Bu, sefaletin öteki dünyaya gönderdiği son hatıra idi.

Ayn. E.

(Aydınlık, Sayı: 17, Ağustos 1923)

Şefik Hüsnü’nün çıkardığı Aydınlık dergisinin Ağustos 1923 tarihli 17. sayısından sinematografik bir kısa hikâye. “Ayn E.” imzası var altında. Kim olabilir, bilmiyorum. Lakin hikâye gözden uzak kalmasın diye yukarıya ekliyorum.” (Bilgin Güngör)

Reklam 2 Makale

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam 3 Yorum
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyicinizi Lütfen Kapatın!

Sitemizi Reklamlarla Fİnanse Ediyoruz Lütfen Reklam Engelleyiciyi Kapatın Anlayışınız İçin Teşekkür Ederiz.