Ali Celep ArşiviHayatın İçindenönemli

Ali Celep’in, Kardeşi Mustafa Nurullah Celep’e Hitapları Sürüyor | İki Gözüm…

Şair Eleştirmen Ali Celep'in, Şair Eleştirmen Kardeşi Mustafa Nurullah Celep'e Mektupları, 'İki Gözüm' Başlığı Altında Devam Ediyor...

ALİ CELEP (*)

İKİ GÖZÜM

1.

Sevgili dostum,

Hayat pratikten teoriye doğru inşa olunduğu üzere, şiir de öyledir.

Reklam 1

Hayatı cıvık yaşayanların şiiri! de cıvık oluyor.

Sözüm ona bugünkü İslamcı genç yaşlı edebiyat sevicilerin, özelde şiir yazma uzmanlarının, sıkı gerçek omurgalı metinler üretmediklerini, halk sokağından uzakta durduklarını, kıvıl kıvıl akan hayat ırmağından su içmediklerini, hasılı kelam aralarında edebiyat-şiir oyunu kurduklarını, şahsi küçük hesaplar peşinde kurdukları her cümlenin başına üstat sözcüğünü kondurarak kendilerini bir şey zannettirme derdine düşmüş zavallılara dönüştürdüklerini sen de biliyorsun.

Ve sen epeydir eleştirel yaklaşımlara tahammülü yok İslamcı! şiir! yazıcıların diye ünleyip duruyorsun.

Gerçek şu ki sevgili dostum, hayatı yalan olanın şiiri naylondan olur.

İşte sana yıllar evvel söylediğimi tekrarlıyorum:

Daha komünist bile olamayandan insan olmaz, İslamcı hiç olmaz, şair zaten olmaz.

Bu yüzden sevgili dostum, eleştirel bilinçten yoksunlar diye, paralama artık kendini.

Sen de biliyorsun ki, nicedir yeryüzü mahallesinde geçer akçe, üzerinde tanrım biz sana inanıyoruz yazan şeyle hükümlü.

Bunlardan bi cacık olmaz demeni anlıyorum fakat sen de üstada saygı gecelerinde sabahlamadığın için kendini iyi hissetmeye çalış.

Hürmetle, devrimci coşkuyla, kucaklıyorum seni  kardeşim.

2.

Şiiri, yazıyı bir reaksiyon olarak algılamak yanlış, kanımca.

Aksiyon olarak bakmalıyız yazdıklarımıza, değerli hocam.

Aksiyon, tohum bırakmak değil mi yaşam toprağına?

Tohum, kendini canlandıracak bir mekân istemez mi ilkin?

Öyleyse, böyle bir yer yurt oluşturma yolunda ön almalı değil mi yazdıklarımız?

Rüzgârın esmesi olmalı yazı, esintiye maruz kalan yaprak değil.

Aksiyon olmalıyız bizatihi, reaksiyon değil.

Başka biçim, Allah deyu öten kuşun derdini anlamak, anlatmak mümkün değil sevgili hocam.

Hürmetler.

3.

Sevgili hocam

Ameller niyetlere göredir.

Site hangi niyetle yola çıktı?

Akıbet hayrolsun.

Şu var ki tuttuğunuz iş, size, Allah ve Resulünü unutturuyor ise, o iş hayra müncer değildir.

Bu hayır işi de ibadetlerden doğuyor.

İş, ibadetin bir parçası olmalıdır.

Bütün iş kullukta hocam.

Hürmet ederim

4.

Olmakta olan kendini tamamlamakta kararlıdır demiş sofokles.

Olanda hayır vardır

Olmayanda da hayır vardır demiş büyükler.

Değerli hocam.

Hürmetler

5.

Dünya bizim yaşama aşkımızı öldürecek kadar güçlü değil değerli hocam.

Dünya zaten etimolojik anlamda aşağıda olan demek.

Yukarıya doğru şiirinizle yükseliyorsunuz.

Yukarıya, yani şiirle içinizde kurduğunuz güzel dünyaya.

Güzel dünyaya, yani içinizde taşıdığınız cennete.

Hürmetle.

6.

Demek dostum,

Sonunda,

Siz de doğacı oldunuz.

Doğacı, yani ‘yaşamaklı edebiyat’tan yana.

7.

“Edebiyat ‘kahırcısı’dır eleştirmen.

Edebiyatı kendine yaşayış edinmiştir.

Dava adamı, eylem adamıdır.

Kâğıdı aşar eleştirmenin varlığı”

Ahmet İnam doğru söylemiş hocam.

Ne ki eleştirinin ince bir sanat, bir yazınsal yaşama üslûbu, davanın kahrını üstlenen bir eylem olduğu gerçeğini kabullenebilecek bir muhitin varlığı daha uzun süre bahis konusu olmayacak gibi görünüyor.

Bilhassa şiirde.

Şair kendinden habersiz tanrı postuna bürünmüş, kendi büstünü yontmakla meşgul.

Önüne atılmış kurban kemiğini yalamakla meşgul, daha doğrusu.

Eleştirmenden kuduz köpek gibi kaçıldığı bir ‘medium’da yaşıyoruz.

8.

Eskiyi seviyorum.

Eski demek, kendini sürekli yenileyerek bugüne gelen demek değil mi?

Uzun süredir bitmeyen yeni, yenisi bitmeyen demek değil midir?

Yeni günler hep yeni olduğu için, bugüne ek’le, eski günleri hayırla anmıyor muyuz?

Eskide bizi heyecanlandıran, hep yeni olana açılma aşkı olmamış mı?

Eskiye duyulan özlem – nostalji – yenileme aşkını yitirmekten doğmuyor mu?

Hep yeniyi heceleyen eskiyi seviyorum.

Hep aynı heceleri yineleyen bugünü sevmiyorum.

Eskimek kolay değil dostum.

Şiirde tarih ve gelecek kartını hep bu heyecanla oynuyorum.

9.

Şiiri, sadece okuyup konuştuğumuz bir yapı değil fakat sorgulanıp yaşanan varoluşsal bir alan olarak da görüyorum.

Nesnel eleştirel yaklaşımın değeri de bu anlayışta açığa çıkıyor.

Bütün şiirlerimi yaşayıp gördüm.

Başkalarının şiirlerini de eleştirel planda değerlendirirken yaşıyor yazıyorum.

Şairlik, delilik, çocukluk.

Üçüne de aşinayım.

Bu aşinalıktan düşmanlık doğar mı?

Eleştirinin ‘düşman kazandıran’ bir sanat olduğuna inanmıyorum.

Böyle de duygusalım, ayrı bahis.

10.

Enstitü düzleminde çaplı araştırmalar yapılması zorunlu şair ve düşünürlerimiz var

İsmet Özel, Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu…. Birkaçı.

Eleştirel bilinci geçtim, şerh ve haşiye tarzında çalışan kalemler bile nadir çiçek gibi kalmış.

Üstada saygı düşüncenin kapısına kilit vurmuş.

Methiyeler düzmek, rahmetle anmak, kuru akademik metinler yazmak, saçma salak yıldönümü dosyaları yapmaktan öte bir şey yapılmıyor yıllardır.

Yirmi yıl eleştirel yazılarımla bu çapsızlıkla didiştim.

Yol alamadım.

Sonra da kültür politikası cart curt.

11.

Ömrümü gömdüğüm şiirlerimin hepsini “Harp Çantası”na koydum. Kitabın gün yüzüne çıkması için yoğun emek veren kardeşim Mustafa Celep’e ve baskısını üstlenen Kitapyurdu’ na çok teşekkür ederim.

Harp Çantası’nı karıştırın.

Çünkü içinde size ait şeyler de var.

Harp Çantası büyük Türk şiirine gönül borcum benim.

Faturasını ödedim.

Candan okumalar dilerim.

12.

Sevgili dostum,

Sosyal medyada şair görünmek kolay.

Gerçek yaşamda şair olarak parlamak zor.

İlki faturası ödenmemiş bir yaşamdan doğuyor.

İkincisi maliyeti belirsiz bir yaşama doğuyor.

İkisi arasındaki fark, gerçek şairi ya parlatıyor ya da patlatıyor.

İnsan bu farkın bedelini ödeyince, uzay yerine cennete fırlatılmak istiyor.

Tanrı şairi sahiplensin.

Âmin.

13.

Sevgili dostum

İnsan ancak iyilik yapmakla şifa bulur.

Şairler şiir yazarak iyilik yaparlar.

Şiirine yaşamını katmış bir şairden kötülük beklenir mi?

Şair, diğerinin açığını kapatarak iyi şair olur.

Şairler kardeştir.

Sen benim iyilik meleğimsin kardeşim.

*

Şair iyilik uzmanı değilse şeytandır.

İnsan ancak iyilik yapmakla kendine gelir, kendi olur.

İyilik ki ince bir işçilik gerektirir.

Tanrı estetiğidir.

Açık kapatır.

Tanrıya açılan kapıdır.

Şairin eli o kapının kolundadır.

O kapıyı açınca başına cennet gelmiş gibi olursun.

Tanrının kötülük melekleri yoktur.

14.

Ne kadar çok yaşasa, yine de erken ölür şair.

Bir tek şairin biyolojik yaşı yok.

Şairi çok yaşama arzusu öldürüyor.

Şairde çok yaşama arzusunun adı sonsuzluk.

Ne kadar az yaşasa şair, yine de bizden çok yaşamış olur.

Bu dünya şaire dar geliyor olmalı.

Belki şiirini içine alabilecek büyüklükte başka bir dünyayı arzuluyordur.

Şairin biyolojik yaşı yok.

Psikolojik ölümü de.

15.

Evet, sevgili kardeşim.

Şiir eleştirisinde, sen ve ben, başkasının yapmadığını yapıyoruz.

Hüseyin Cöntürk’ün 1960’lı yıllarda yapıp bıraktığı bir mesleği icra ediyoruz.

Günümüz Türk Şiiri’ni, gelecek nesiller için, yakın plan okuyup yazıyoruz.

Nesnel/Namuslu bir eleştirel anlayıştan yola çıkıyoruz.

Nesnel anlayışı, gelecek okurlar yanılmasın diye uyguluyoruz.

Gide gide sonunda seninle baş başa kaldık gibi görünüyor.

Olsun, demek ki yalnız kalmamışız.

Bir defa Türk şiiriyle yakından ilgilenme cesareti göstermişiz.

Türk şiiriyle yakın arkadaş olmuşuz.

Az başarı değil bu.

Türk şiirinden doğmuşuz.

Doğduğumuz toprakların ruhuna yoldaş olmuşuz.

Türk şiir eleştirisine itibarını iade etmişiz.

Bence iyi iş çıkardık.

Gerçi eleştirdiğimiz şairlerin belası da bulmadı değil bizi, ama olsun.

Şairlerin çoğunun belalı insanlar olduğunu bu vesileyle öğrenmiş olduk, az bir kazanım değil bu.

Bir şiirden daha iyi bir şiire koşmayı başka nasıl başarabilirdik?

Böyle böyle bugünlere geldik.

Bizden sonraki nesle, binlerce sayfa, gerçek manada yakın plan şiir eleştirisi metni hediye ettik.

Hüseyin Cöntürk’ten aldığımız eleştiri bayrağını Türk şiirinin ufkuna diktik.

Bütün bu yaptığımız mühim vazifeden sonra artık kendimizi beğenebiliriz.

Büyük şairin bizden beklediği, eleştirel bir başyapıt ortaya koymamızdı.

Bunu başardık.

Şimdi eleştirel bir şaheser ortaya koymakla ödevli olduğumuzu unutmayalım.

Şimdilik bunları söylemek istiyorum.

16.

İki gözüm,

Her ne kadar, ölmekte olanın yalnızlığı büyüse de içimizde,

Daha ölmedik.

Bir gözümüz bu dünyaya açık, diğeri ötekine.

İki dünya gerçeğine doğduk biz.

Diyeceğim ölmeyiz.

Birinden ötekine yaşıyor yazıyoruz.

Birinden ötekine gerçek zamanlı şiirler söylüyoruz.

Birinden ötekine hakikatli yazılar döşüyoruz.

İnsanlık yoluna mahkumuz diyeceğim azın azı dostlarla.

İki gözüm,

Hayvanlar ölür,

Biliyorsun.

Şairler ölmez.

Daha ölmedik biz.

18 yaşında bir gencin heyecanıyla, bu dünyadan ötekine tütüyoruz.

Doğurgan bir bakışımız var yaşama diyeceğim.

Bu dünyayı sıhhatli okumaya yükümlüyüz.

İman böyle güç kazanır diyeceğim.

İsmimizi göktekiler katında büyütmeye çalışalım.

Gözümüz bu dünyanın nesnelerine takılı kalmasın diyeceğim.

Kendi işinize bakalım.

Şu beklenti putunu birlikte paramparça edelim.

Bu dünyada yerimiz yoksa, kim demiş ötekinde de yok diye.

Sosyal medyadan bir şey ummak, orada kalıcı bir yer edinmek yakışık almaz bize.

Bu çöplüğü, bu çöplüğün içinde iyi kalmaya çalışan iyiler için, yaptıklarımızın görünür kılındığı, bir haberleşme mecraı olarak değerlendirmek kâfi olur kanımca diyeceğim.

Yanındayım.

Var mısın iyi metinlerle iyilere iyilikler yapmaya?

Gözü açık bir düşünce ile kötüleri görmezden gelmeye?

Böyle böyle,

Dökülsün yaşam yaprakları,

Yarsız kalan koynumuza.

İki gözüm.

(*) Ali Celep’ten Kardeşi Mustafa Nurullah Celep’e Hitaplar.

Reklam 2 Makale

Ali Celep

Şair-Eleştirmen

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam 3 Yorum
Başa dön tuşu