Şiir AtlasıKöşe Yazarları

Hiçkimse | Çiğdem Çandar | Şiir Atlası



HİÇKİMSE…

Binlerce kum tanesi biriktirdim saçlarımda
Avuçlarımda çamurlaştı binlercesi
Sussam diyorum,  sesim çatallaşıyor
Boğazımda bir yumru çocukluğum
Umutlardan bir ağaç ekmiştim evvelce
Meyveleri çürüdü olgunlaşamadan
Açmış birkaç çiçek vardı filizlerimde
Onları da zulmün ayazı vuruverdi bir sabah
Gözyaşlarımı çiğ tanesi zannetmişti ailem
Ses etmedim
Bildiği bir şeyi değiştirmeye çalışacak kadar
Sevemedim kimseyi galiba
Bir minnet kisvesine bürünmüştü tüm sevgiler o zamanlar
Veresiye defterlerine yazılmıştı adım ve soyadım
Adımın yazılmış olmasını matah bir şey sanırdım
Kelebekler sıkışırdı göğüs kafesime
Sevilmenin hayaliydi beni ısıtan
Sevilmediğimi anlamak uzun yollar ve yıllar aldı
Aslen kastettiğim sevilmek lügatlerdekinden farklıydı oysa
Benim saçlarım hiç okşanmadı mesela
Sabun köpüklerini ellerime yedirirken bir masanın altında
Bir dünya vardı o an dimağımda
Oradaki gibi bir sevgiden bahsediyorum
Yalın, basit ve hesapsız
Mesela bir ezgiyi, bir kitabı sevişi gibi bir insanın
Birbirinden bihaber lakin bir o kadar da iç içe
Bilmek, tanımak da başka bir mevzu zaten
Mümkün müdür şahsın kendi şahsını dahi tanıması
Sonra büyüyerek öğrendim küçüldüğümü
Sonsuz evrenin içinde bir merkez zannedermiş bir çocuk kendisini
Benmerkezcilik koymuş eğitim bilimleri adını
Egosantrik bir düşünce sarmışken çocukluğumu
Merkezkaç kuvvetinin ivmesiyle uzaklaştım merkezden
Birçok şeye sığınmışlığım oldu ömrümce
Bir dönem -ki hala çok gülerim- günahlara sığınmıştım
Ki günahların da insanı güzel kavradığı bir gerçek
Bunca zulmün içinden zulümle intikam almak istiyor insan bazen
Ancak beyhude
Bir gayya kuyusunda bulmuştum kendimi o günlerden birinde
Tuhaftır üzerimde kelebekler uçuşuyordu
Sinekler yaklaşamıyordu bedenime
O gün beyaz sayfalarımdan birine saklanmıştım yine
Beyaz sayfalarımın lekelenmişliği yazıldı manşetlerde
Allah’tan ki kimse okumuyor
Buna sevineceğimi hiç düşünmesem de
Bir keresinde bir öyküye sığınmıştım hiç unutmam
İçinde acı mı vardı yoksa neşe mi kavrayamıyorum hala
Sonra bir roman- Martin Eden

Acılarımın ve çabamın onmaz nihayeti
Biraz da kırgındım aslında ona
Ne hakla benim umut yangınına su dökmüştü
Yorgun, kırgın ama umutluydum her şeye rağmen
Tehlikesiz yollar sadece güçsüz insanlar içindir
Bu yüzdendir ki tehlikeyi sevdim her daim
Büsbütün içinde kalamamış olsam da
Mutlaka buladım tehlikenin hecelerine bir uzvumu
Değmeseydim der miyim
Hiç dönmek istemedim aslına bakarsanız
Dönmek bir tür pes edişti benim için
Hep daha derine, daha derin tehlikelere yol aldım
Aşk en tehlikeli işaret levhasıydı bir otobanda
Son hızla giderken ikaz ediyordu beni
Ve ben yine yine durmadım
Aşkı sevdim, aşka aşık oldum
En büyük hatalarımın müsebbibi aşk
Bende öylesine uzanmıştı ki boylu boyunca
Okuduğum kitapların ayracı, satırların arası
Ve tırnak içinde oluşlardan ibaretti aslen
Lakin bir an meselesiydi aşk nihayetinde
İçinde sonsuzluğun sırlandığı bir an meselesi
İşte ben o sonsuzluğa sığdırdım göz kırpışlarımı
Sonrasında açılan ve kapanan kapılar oldu
Kalabalıklara açılan kapılar
Yalnızlığa sızan kalabalıklar
Kapılar için bir kapı takoz yaptım
Kilit vurmaya ruhum ermedi
En kalabalık kapının eşiğini seçtim kendime
Sıkılmış samandan ve talaştan bir takozdu bu
Koyduğumda ağır geldi yalnızlığıma
Elim bir acı hissetti
Ve ben elim bir acı oldum damaklarda
Bana en çok sorulan soru oldu hikayem
Oysa kimse bilmiyordu bir hikayem olmadığını
Başı ve sonu belli ama
Gelişmesi zaman aşımına uğramış
Kayıp bir anonim masal ya da efsane belki
Ya da devasa bir sayfadan ibaret avuç içi öyküsü
Bir koku bırakmayı denedim elbet
Ama silik bir izden ibaret sanırım insan denen mahluk
Öteye geçemedim zaten
Geçmeli miydim, bilmiyorum üstelik
Ve şimdi gelmekteyken son baharlarıma
Bir ilkbahardan çiçekler derişim yakıyor canımı
Ben olamamış bir kalbin ben olmaya dair trajedisi
Ne hazin…
Bir deniz kenarı biçiyorum tabloma son günlerde
Ve ılık bir rüzgar soyut ve geçirgen
Saçlarımı açasım var güneşin kızıllığında
Batışı misali günün
Bir kızıllıkta kaybetmek istiyorum kızıllığımı
Burnumdaysa kızarmış ekmek ve emek kokusu
Cennet ve cehennemi sorguladım ömrümce
Ve işte tam da bu kokuya sığdı ikisi en sonunda
Bir de martı istiyorum başucumda
Sessiz ve sakin
Ay görünsün ufukta
Sessizliğin martı tonunda
İlk nefeslerim dolsunlar bağrıma
Sessizliğin martı tonunda…

Çiğdem Çandar

Reklam 2 Makale

Çiğdem Çandar

Şair-Hikâyeci

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam 3 Yorum
Başa dön tuşu