Hikâye Atlası

Birleşme… | Habil Yaşar | Hikâye Atlası

Birleşme…

Herkes onun hakkında konuşuyordu-TV’den radyoya, tüm sosyal ağlara kadar…Yedi milyar yedi yüz milyon insanı, dili, dini, ırkı ne olursa olsun tek bir şey birleşdiriyordu-Korku.

 Çin, İran, Avrupa ülkeleri-başta İtalya ve İspanya olmak üzere, Amerika Birleşik Devletleri, Afrika ve Avustralya tüm dünya tarihte benzeri görülmemiş bir salgınla mücadele ediyordu. En güçlü uluslar bile artık bu virüse karşı yenilgiyi kabul ediyor ve eğer bu salgına karşı bir aşı yakın zamanda bulunmazsa insanlığın büyük bir kısmının yok olacağı öngörülüyordu (en iyimser tahminlere göre milyonlarca insanın öleceyi varsayılıyordu). Her geçen gün artan ölüm sayısı on binleri aşarken, enfeksiyon sayısı da yüz binleri buluyordu. Doktorların yedi gün yirmi dört saat ayakta durmasına rağmen enfekte olanların sayısı o kadar hızlı artıyordu ki, herkesin hayatını kurtarmak imkansız hale geliyordu.

 Yaşlı, genc, bebek virüs kimseyi görmezden gelerek herkesi öldürmeye devam ediyordu. Hayatta kalanlar korku içinde; bir sonraki kurbanın kendileri olabileceğinden endişe duymakta. Hatta devlet başkanları ve krallar bile bugün yaşayabildilerse şükretmeliler. Virüs ayrım yapmıyordu. Bir zamanlar kalabalıklara sahne olan şehirler artık tıpkı korku filmlerindeki gibi ıssız kalmış, polis ve askerler insanların sokağa çıkmasını engellemek için gündüz gece bilmeden kontrol ediyordular. Google’da aratsalar bu virüsün, daha doğrusu koronavirüsün yaklaşık 6.000.000.000 milyar kez arandığına tanık oluyordular. İster yahudi olsun, ister hıristiyan, isterse müslüman olsun, kısacası tüm dinlerin temsilcileri bir araya gelerek çözümü Allah’a dua etmekte görüyordular. Ah insan, daha bir gün önce bilginle ve gelişiminle o kadar gurur duyuyor, o kadar kibirleniyordun ki… Hatta bazıları kendi kendilerine “Ben Tanrıyım” diyecek kadar cesaretlenmişti.

 Bazıları, koronavirüsün dünyaya yayılmasının karşıt devletlerin biyolojik silah olarak kullanılmasından kaynaklandığından, bazıları Hazreti İsa’nın, Hazreti Mehdi’nin yeryüzüne dönüşünün alameti olmasından, bazıları Tanrı’nın tüm dünyaya bela çıkarmasından, kimileri doğanın onu kötü güne salan insanlardan intikam almasından, bazıları tüm bu oyunların arkasında İlluminati’nin olduğundan ve onların “Yeni Dünya Düzeni” yaratma hedeflerinden, hatta bazılarına göre, başka bir gezegenden gelenler tarafından dünyanın işgalinin başlangıcının işaretlerinden bahsediyor ve bütün bunlar televizyondan sosyal ağlara kadar her yerde tartışılıyordu. İşyerleri kapatılmış, turizm mahv olmuş, ekonomi çökmüş, sadece ülkelerarası ulaşım değil, şehirlerarası yolculuklar da ortadan kaldırılmıştı. Sonuç olarak dünya kaosa sürüklenirdi, daha doğrusu sürükleniyordu ve bir daha asla eskisi gibi olmayacaktı… Ve en kötü senaryo, insanlığın yok oluşuna her geçen gün biraz daha yaklaşıyordu.

Reklam 1

 Ölümün nefesini biraz daha yakından hissederek kan ve ter içinde uyandım. Yaşadığım şoku atlatmam kismen de olsa dört beş dakikamı aldı. Üzerimi giyinip yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa yaklaştım. Kahvaltıya oturduğumda telefonumu elime alıp “Facebook” hesabıma yeni giriş yapmıştım ki, daha büyük bir şokla karşılaştım. “Aman Tanrım” dediğimde ellerim titremeye başladı. Birkaç saniye sonra bu haberin doğru olup olmadığını resmi haberlerden de öğrenmek için televizyonu açtım. “Aman Tanrım, bu ne anlama geliyor?” diye düşünmeye başladım. Balkona yaklaşıp bahçemizi izlerken insanların telefonla bir şeye baktığına (büyük ihtimalle onlar da bu rüyanı izliyordular) şahit oldum. Neredeyse gördüklerim ve duyduklarım karşısında dilim tutulmaya başlayacaktı.

 Nasıl oluyor da yedi milyar yedi yüz milyon insan aynı rüyanın korkunç etkilerinden dehşete düşerek uyanıyor (Elbette binlerce insan da bu rüyanın korkusundan ölümle karşı-karşıya kalıyor ve belki de öldüğünü sandığımız insanlar gerçek hayata gireceklerdir)? Televizyonlardan radyolara, sosyal ağlara kadar herkes onun hakkında konuşuyordu. Korku-dil, din, ırk ayrımı gözetmeksizin yedi milyar yedi yüz milyon insanı birleştirmişti. Birçoğu çoktan, “Belki de yaşadığımız hayat hayallerin gerçekliğinden başka bir şey değildir ve ya belki de hayallerimiz hayatın ta kendisidir. Paralel dünyalar varmı ve ya dünyamız da sonsuz sayıda paralel dünyalardan sadece biri mi?” vb diye düşünmeye başlamıştı. Herkes haklı görünebilirdi ama kimse gerçeği bilmiyordu, ya da birileri biliyordu ama kimseye açıklamıyordu. Belki bir noktada ortaya çıkacaktı. Televizyonlardan, sosyal medyadan “Öyle hayallerimiz var ki, gerçekleştirme Allah’ım, Âmin” duaları aralıksız sürüyordu. Ben de onlarca kez önce yüksek sesle, sonra da içimden “Amin” söyleyerek gözyaşlarımı tutamadım.

 Gözyaşlarımı silmek üzereydim ki…

 Gözlerimi açıp heyecanla etrafıma bakmaya başladım… Hemen “Facebook” hesabıma girip her şeyin her zamanki gibi gittiğini görünce çok mutlu oldum ve Allah’a şükretmeyi unutmadım. Aslında her şey sadece bir rüyadan ibaretmiş. Bu zaman düşüncelerimde böyle bir soru ortaya çıktı. Acaba, eğer biz bir rüyanın içinde başka bir rüya görüyorsak, olabilirmi bizim hayatımızın kendisi de başka birisinin rüyasıdır? Ya da başka bir iddia daha… Rüya gördüğümüz zaman rüyamızda başka bir rüya daha görüyorsak başka-başka dünyalarımı ziyaret ediyoruz?

Rüyalar heyatın içinde heyat,

Bazen endişeli, bazense sakin,

Bir günü kendine sevdirir bizi,

Bir günse o kırar yüreğimizi.

      Habil Yaşar

Reklam 2 Makale

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam 3 Yorum
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyicinizi Lütfen Kapatın!

Sitemizi Reklamlarla Fİnanse Ediyoruz Lütfen Reklam Engelleyiciyi Kapatın Anlayışınız İçin Teşekkür Ederiz.