EleştiriKöşe YazarlarıŞiir DeyinceŞiir Yazıları

Bir Başına Yeprem Türk Üzerine: 2 | Ali Celep Yazdı…

"Yeprem Türk edebiyatımız adına bir değerdir" diyen Ali Celep, kadirşinas yazılarına devam ediyor...

ALİ CELEP

BİR BAŞINA YEPREM TÜRK ÜZERİNE

2.

Yeprem Türk’ün akıl almaz işler yaptığını söylüyoruz. Bugüne birçok şiir ve deneme kitabıyla gelmesi iş değil. Çünkü bu işi başka şairler de yapıyor. O, şiir ve deneme kitaplarının yanında, Kuruluş adıyla bir dergi çıkarıyor. Bu dergideki bütün yazıları bir başına kaleme alıyor. Şiir yıllıkları yapıyor. Bütün bu yaptıklarını Kuruluş Yayınları bünyesinde özveriyle derleyip toparlıyor. İş, derleme toparlama çabasında da değil. Kaldı ki bu derleme toparlama çabasının izine bile rastlanmadığı bir edebiyat ortamı var bugün Türkiye’de. Yeprem Türk’ün yaptığı işin anlamı ve önemi, kendi kafasına göre çalışmasından doğuyor. Asıl iş burada. Bir yazarın kendi kafasına göre çalışması sadece yüksek düzeyde bir beğeni bilinciyle gerçekleşmez, en azından asgari bir düşünce donanımını, çok özel bir beğeni bilincinin imbiğinden geçirmesiyle açığa çıkar. Böylece kendi kafasına göre yazarken estetik düşünmenin yollarını da açmaya çabalıyor. Ve bu yolu kimseye borçlanmadan açıyor Türk. Kendi zevkinden başka sığınağı yok Türk’ün diyeceğim. Giderek kendine, kendi algısına, kendi zevkine angaje bir yazarlık tavrına koşullanmış. Kendi zevkine angaje olmanın iyi ve kötü yanları vardır. Şiiri ve düşünmeyi belli bir kasıtla dolaşıma sokmasına bakılırsa, iyi yanları ağır basıyor kanımca. İyi yanları destekleyen etik tavrın estetik ruhla birlikte iş görmesi onun en çok öne çıkan özelliği olsa gerek. Düşüncesini estetik ve etik planda şekillendirmekten yana görünüyor. Bu planda düşüncesinin kıblesini de baştan belirlemiş. Kıble açıkça ve doğrudan Türk İslâm medeniyetini gösteriyor. Sözcüklere de bu doğrultuda mâba’de-t tabia / fizikötesi arka plan anlamları biçerek, onları kıblesinin hizmetine koşmayı vazife addediyor. Bunu yaparken bazı ayrımlar yapıyor fikirler arasında, bazı fikirleri de ülküselleştiriyor. Mesela kurduğu derginin misyonuna pay biçerken, derginin İslamcı değil de ümmetçi oluşuna özel bir vurgu yapıyor. Medeniyet ve uygarlık arasında ayrımı şiir üzerinden yaparken, imge ve metafizik kavramlarına başvuruyor. Tarihe bakış açısını geliştirirken mesela cumhuriyetlerin modern beylikler olduğunu savlıyor. Devlet olma olgusuyla medeniyete varma esprisi arasında organik bağlar kurmaya davranıyor. Şiiri ve düşünceyi, savunduğu medeniyet perspektifine odaklama gayretini rafine bir tarih fikrinde buluşturmayı deniyor. Tarihin yardımına erenleri, pirleri, sufileri koşuyor. Şehirlerle ve şehirlerin gerçek/manevi kurucularıyla iç söyleşiler yapıyor. Sonunda dönüp dolaşıp sözü Türkiye ülküsüne bağlıyor. Ülkücü bakışını sözgelimi Horasan erenlerinden aldığı özlerle zenginleştirmeye davranıyor. Denemelerine de şiirlerine de metafizik bir arka plan arayışı dikkat çekiyor. Onun metafizik algısını geriye dönüşlerin beslediği çok açık. Düşünürken duygusallaşmasının, duygulanırken düşünselleşmesinin asıl özünde ise bir tür ‘retrospectare’ anlayışı yatıyor. Bugüne bakarken geçmişi kurcalayarak, geçmişe eğilirken bugünün realitesini dikkate alarak yani olayların gerisine bir arka plan dekoru döşeyerek kendine mahsus bir kişilik, bir fikri yapı kurmaya yöneliyor. O böyle yaparak, var olanın ancak bu dünya gerçeğinin çatkısını/frame kurmaya yardımcı olabileceğini, asıl öte dünyayı hatırlatan hakikat penceresinin, var olanın öncesine ve ötesine eğilerek kendini gösterebileceğini vurgulamak ister gibidir. Diyeceğim önde olan, önünde olan Yeprem Türk’ün ne düşüncesini ne şiirini tatmin etmez. O, gerçek iktidarın, gerçek anlamın geri planda konuşlandığı fikrine şiirini inandırmış görünüyor. Onun buluşçu bir biçimde konuşma iştahı, bu inanç eşliğinde, söylenmeyen şarkıyı dillendirme kaygısından doğuyor. Şiirini aşkın bir plana çekmesi bir yana düşünme eylemini de oraya taşıma hevesi onun ülkücülüğünü sancaklaştırmaya yarıyor.      Başarısı tartışılır fakat başarılı olmak için dört koldan bir ahtapot gibi çalıştığı bence tartışılmaz. Başarısının tartışmaya açık olması, angaje bir tutumu olmasından çok, nesnel bağlılaşımı gözetmemesinden doğuyor. Sonuçta düşünceleriyle inançlarını, inançlarıyla ülküsünü bir yerde bir kılan bu tip yazarların çok geçmeden kendilerini mutlak anlamda hakikate angaje saymaları beklenir. Nitekim Yeprem Türk’ün bütün yazılarında bu hakikate angaje hissi görülüyor. Sonraki aşama kaçınılmaz olarak bulduğu şeyi ya da hakikati kendine eşitlemektir. Bu durum yazara mütemadiyen orijinal olma baskısını dayatır. Orijinallik buluşçuluğu çağırır. Buluşçuluk nesnel bağlılaşımı dayatır. Nesnel bağlılaşım olmazsa düşüncenin ve eyleyişin ipi kaçırılır. İpin ucu kaçınca buluşunuza muhatap bulamaz duruma gelebilirsiniz. Mesela ‘Mehmetli Medeniyeti’ ibaresinin içini bir şekilde doldurup yeni bir tanıma ulaşabilirsiniz fakat bu tanımın objektif sonuçlarını göremezsiniz. Bence bu toprakların ruhunu ifade eden objektif düşünce, dilin kendine itirazı ile kişinin kendine itirazını bir diğeriyle iletişim kurmada bir görmeye başladığında sonuç vermeye yakındır. Yeprem Türk kendine özgü bir idealar dünyasından seslenen birini andırıyor. Ve buna kim itiraz edebilir ki. Zaten itiraz etmek sizi komik duruma düşürür.  Çünkü kendine has olan, kişisel olduğu kadar biriciktir. Hal böyle olunca tanımlamalar, yargısal sonuçlar da kendine has ve biricik oluyor. Böylece onun kişisel yaklaşımında samimiyet ve iyi niyet eksik olmasa da yargılarında dağıttığı adaletin hacmi kişisel kalıyor. Bu duruma paralel olarak, bir başka zaviyeden, teknik planda, yaptığı şiir yıllıklarına baktığımızda, Kuruluş, Akatalpa, Olağan Şiir gibi dergilerdeki değerlendirmelerde samimiyeti, iyi niyeti hissedebiliyoruz. Fakat iyi niyetini içerden derin ve kapsamlı bir kavrayışla temellendirmesi için zamanı yok gibi görünüyor. Bence Yeprem Türk’ün en önemli zaafı burada ortaya çıkıyor. Sanki az sonra ölecekmiş gibi hızlı ve çok yazıyor. O kadar ki birçok yazısında gramatik düzeni bile iplemediği oluyor. Dergiyi okurken tashih edilmesi zorunlu sözcüklere, cümlelere rastlamak olağan bir hal alıyor. Sanki yazdığını bir daha okumadan yayımlıyor izlenimi veriyor. Böyle alelacele düşünmesi belki verimini bereketli kılıyor olabilir fakat bu durumun zaman geçtikçe kendini tekrar etme gibi bir handikap doğurması olasıdır. Daha rafine, daha ince düşünülmüş, daha ayrıntıya odaklı fakat hepsinden çok, daha içerden, demlenmiş, kaplamlı yeni bakışlar deneyebilir. Bence yeteneği buna müsait görünüyor. Bir değer varsa içimizde, onun yeri geldikçe salınımı, hem farkındalık bilinci getirir hem de değerin yersiz ortamlarda zayi olmasına mani olur. Hem sonuçta patron millettir.

Yeprem Türk edebiyatımız adına bir değerdir. Bir defa kimsenin yüklenmeye yanaşmadığı ağır bir yükü omuzlamış. İyi de yapmış. Ne kadar tebrik edilse hakkı teslim edilmez. Marifet de iltifata tabidir. İltifatın alkış seslerinden çok itibarın doğduğu rüzgâr yönünden gelmesi, bütün yaptıklarımızın bir mana kazanmasına müncer olması beklenir. Bugüne kadar yaptıklarının daha manalı bir değer kazanması adına, ona isimlerden çok zarfları açmasını öneririm. Benim geçmişim bir enkaz yığınını andırıyor. Çok büyük hatalar yaptım. Vaktinde düşünce ve eyleyişten çok kişilere odaklanışımın bedelini kendi içimde ödedim. Ağır bir sınavdı. Fatura da doğrusu çok kabarıktı. İnsan çok kez kendine bile tahammül edemiyor. Buna rağmen bir mübarek ödevi yüklenmiş görünüyoruz. Yaşamanın böyle tuhaflıkları var.  Türkiye’de ve dünyada düşünmeye, düşünceye tahammülün güç olduğu bir yaşama iklimindeyiz. Bu iklimin içinde, T.S.Eliot’un dediği üzere, ‘bilginin içinde yitirdiğimiz hikmetin’ peşindeyiz. ‘Malumatın içinde kaybettiğimiz bilgiyi’ arıyoruz. ‘Verinin içinde yitirdiğimiz malumatı’ fark etmeye çalışıyoruz.               

Reklam 1

Not: Yeprem Türk’ün ‘İkindi Atı’ ve ‘Arı Duru’ olmak üzere iki şiir kitabı var bende. Yakında ‘İyiler’ başlığı altında yeni bir çalışmaya başlama niyetim var. Diğer şiir kitaplarını temin edebilirsem hepsini bir yakın plan okumaya tâbi tutmak istiyorum. Böylece ona bir yazı daha borcum olsun.

yazının ilk bölümü için tıklayınız:

yalnızca haberedebiyat.com ‘ da…

Reklam 2 Makale

Ali Celep

Şair-Eleştirmen

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam 3 Yorum
Başa dön tuşu