Köşe YazarlarıHikâye Atlası

Başaklar | Rahime Kösem Alcan | Hikâye Atlası

RAHİME KÖSEM ALCAN

BAŞAKLAR

Köyde öğretmen olmanın en güzel yanı ektiğini biçmenin verdiği gururu doyasıya yaşaman, henüz dalında yeşeren başakların olgunlaştığını an be an izlemendir.

O başaklar da seni izler, esen yelde dalgalanırken hafiften okşar gururunu. Güneşten, rüzgârdan, sabahın çiğ tanelerinden beslenirken olgunlaşınca verir ödülünü. Umut ayakta tutar hep, gün gelir elinin altındaki öğrenciler toplumda saygın ve güvenilir insanlar olur. Köyde kaygılar gelip geçicidir, günübirlik telaşlar, ufak şikâyetler o günü karartmaktan ziyade güzelleştirebilir de.

Sabah trafiğinde, gürültüyle boğuşurken yeni bir günün, yeni bir atamanın buruk tadı vardı. Bu, görünüşte sıradan bir gündü, fakat okulun açıldığı gün ayaklarım geri geri gidiyordu. Sabahın erken saatinde, gün ağarırken köy okulunun kapısını açtığım günlerin heyecanını düşündükçe nasıl bu günlere geldim, nasıl büyük şehirlerde kayboldum diye soruyorum kendime.

Reklam 1

Müdür Bey ayrılış tebliğimi imzalamamı ve yeni görev yerim olan ilçeye taşınmamı istedi. Çok sıkıntılı bir yaz tatilinden, soruşturma zarflarından, arkadaşlarımın bencilliğinden, velilerimin iftiralarından sonra bugünün geleceğini biliyordum. Yeni görev yerime gitmeden önce son bir kez öğretmenler odasında oturdum. Arkadaşlarla vedalaşmam buruktu. Dostluklar, güzel paylaşımlar gözlerimi buğulandırdı, sığ dedikodular acı verdi. Biz öğretmenler, başakları olgunluğa hazırlarken nasıl olur da derinlik algımızı kaybederiz, hayatın hızlı temposunda nasıl olur da başakları giderek cılızlaştırırız, ezeriz?

Ailelerin imza toplayıp hakkımda şikâyette bulunmasının ardından üç ay geçti. Onlar emellerine ulaştı, çocuklarının sınavlara iyi hazırlanmadığı, boş ve gereksiz kitaplar okutulduğu, hatta çocukların olumsuz yönde etkilendiği iddiasıyla yürüttükleri mücadele onlar adına başarıyla, benim adıma üzüntüyle sonuçlandı. Geçen dönemden kalan, bir üst sınıfa geçen öğrencilerimle vedalaşmak için sınıfa girdiğimde kendimi bu kadar güçsüz hissedeceğim aklıma gelmezdi.

Uykusuz gecemin sabahına kadar hazırlanmıştım. Başaramadım, onlarla planladığım konuşmayı yapamadım. Ama onlar beni anladı, sessizliğimle çok şey anlattım. Ailelerine destek veren çocuklarımın gözlerinde pişmanlık ve kararsızlık var gibiydi. Okul tatil olmadan yaşanan sessiz gerilimin utancı mıydı, büyümenin verdiği olgunluk muydu, yoksa hayatta karşılaştıkları ilk ikilem miydi bilemiyorum. Ama merhamet ağır bastı ve onların işlerini kolaylaştırdım. Kendimi toparlayıp tatilde ne yaptıklarını sordum. Sadece deniz ve eğlence değil, okumaya ve gelişmeye de zaman ayıranlar benim üzüntümü hafifletti.

Onlara veda yerine geçmiş deneyimlerimden bahsettim. Yaptığımız kitap sohbetlerini, okuduğumuz şiirleri, öyküleri hatırlattım. İnanıyorum ki güzel bir miras bıraktım; okuma, okuduğunu anlama becerisi, en önemlisi duygularını karşısındakine doğru anlatabilmeyi öğrettim. Ufak anlaşmazlıklar yaşayıp aralarını bulmamı isterlerdi. Ben öyle demek istemedim de böyle dedim, yanlış anlaşıldım gibi bahaneler olurdu çatışmalar arasında. Oysa bunların nedeni az okuyup az sözcükle konuşmalarıydı, büyüklerinden bunu görmüş, bunu öğrenmişlerdi. Ana dillerini anne ve babalarından duydukları gibi kullanıyorlar, geliştirmiyorlar, tıpkı onlar gibi yetersiz cümleler kuruyorlardı.

Elimden geldiğince duygu ve tasvir ağırlıklı güzel eserler okuduk, anlattık, değerlendirdik. Bugün beraber veda konuşması yaparken bunları hatırlattım, ne kadar gelişme kaydettiklerini görmek beni duygulandırdı. Edebi eserleri kritik etmeyi, onlardan ilham alarak yazmayı öğrettim. Birkaç tanesinin içinde saklı kalmış, bastırılmış yazma duygusunu açığa çıkarttım. Testlerin, deneme sınavlarının veremediği şeyleri vermiş olmak, başaklarımın olgunlaştığını görmek beni mutlu etti.

Yeni görev yerime giderken nasıl bir okul olacak, nasıl öğrencilerle karşılaşacağım muamma benim için. Nasıl bir tarlaya ekim yapacağım, nasıl bir ürün alacağım? Ektiğim tohumlar hayatın hızında, teknolojinin yağmaladığı hastalıklı ürünler mi olacak? En değerli zamanı, değersiz sanal âlemler mi çalacak? Benim başaklarım topraktaki zararlılar arasında hava alamayan cılız saplar mı yoksa beni umutlandıran olgunlukta ekinler mi olacak?

Yeni şikâyetlere göğüs gererek tohumları koruyarak, besleyerek gelecek nesillere aktarabilecek miyim? Yoksa pes edip emeklilik dilekçemi verip kâğıt kalemlerin arasına mı gömüleceğim, beni başka hasatlarla başka ürünler mi cezbedecek bilmiyorum. Bilinmeze, yolculuğa hazırlanıyorum.

Reklam 2 Makale

Rahime Kösem Alcan

Hikâyeci-Yazar

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam 3 Yorum
Başa dön tuşu