Sinema-Müzik

Suat Abi | Kenan Subaşı | Uzun Metraj

SUAT ABİ – Kenan Subaşı


SUAT ALNIAK – Haluk Bilginer
FERHAT TARUMAR – Ufuk Bayraktar

(Yıl, 1998)

(Uzun metraj)

(Ülkenin saygın bir entelektüeli, yüksek seviyede sermayesi, mal varlığı olmasına rağmen rezidanstaki eşyalarını toplatır ve bir kenar mahalleye (kiralık bir eve) taşınmak için yola çıkar… Mahalleye gelinir, sokağa girilir, eşyalar daireye taşınırken Suat, sokakta çocuklarla futbol oynayan bir delikanlı (Ferhat) ile tanışır… Ferhat, eşyaların taşınmasına yardım eder, evinden iki bardak çay getirir, apartman önünde içerler. Suat Alnıak’ın kiralık olarak tuttuğu evdedirler. Evin sokağa bakan pencereleri önünde, ikisi de ayakta, dalgın dalgın sokağa bakar. Karakterlerin arkasında nakliye çalışanı iki kişi, bir piyano parçalarını taşır, arkasından gelen bir diğeri büyük bir tablo, arkasından gelen bir diğeri de büyük bir koli taşır ve kadrajdan ayrılır.)

Reklam 1

 (Sahne 3)

[

FERHAT – Sen bizim buraları bilmezsin, Suat Abi! Geceleri sessizdir ama tekin yerler değildir…

FERHAT – Hapçısı, gaspçısı, üflentisi, eli uzunu… Adamı Güneş ışığında düdüklerler, kimsenin haberi olmaz…

FERHAT – Bi’düğünlerimiz olur, sokakta bi’oyunlar, gaciler, apaçiler çok fena! Klarnet, keman, darbuka! Aman bir recalim var! (Ellerini bel hizasına alır, çamaşır yıkıyormuş gibi yapar.) Ra pa taa, rapa tapa… Ra pa taa, rapa tapa… (Ellerini indirir, tebessüm eder.)

FERHAT – Ben burada doğduğum için, bu çevre beni bilir… Sevilmesine de seviliriz… Kaportacı Nuri Abi’nin yanında, üç beş kuruş kazanırım… Nuri Abi buranın eskisi, adamın dibidir… Ben çocukmuşum! Babam beni ona emanet etmiş; helalinden kazansın, altın bir bileziği olsun, demiş… O gün, bugün, yanındayım…

FERHAT – Önceden, küçük bir pastanemiz vardı, rahmetli, abime devretmişti! Abim de hayırsızın teki; kumar, karı kız ayağına batırdı dükkanı… Şimdi Uşak’ta, e tipinde…

FERHAT – Yaşlı bir anam var, Suat Abi! Evin hep aynı köşesindedir, elinde şişler, yaz kış kazak örer… Dizilere hayrandır, bir sahne görür mesela; büklüm büklüm olur, ”Ferhat’ım” der, ağlar, birbirimize sarılırız… Babam, emekli olmuştu da kadına maaş bağlandı… O da olmasa hâlimiz harap…

FERHAT – Zeynep’im var, Suat Abi! Nasıl anlatsam; şuramda ince bir sızı, bir yara… Bir de köpek öldürenim (şarap) var! Gayrisi Allah Kerim!

FERHAT – Fakiriz be abi! Bu sokakların alnına yazılmış… Alayımız okumamıştır… Aramızdan bi’tane, Murat çıktı! Deli Dumrul! Biz ona öyle derdik! Kar vakti atletle fırlar, koşar koşar dururdu! (Eliyle sokağın köşesini işaret eder.) Şu köşebaşındaki evde oturuyordu, bak, görüyor musun? Eski, ahşap ev! Oradaydı! (Elini yavaşça indirir.) Deli Dumrul! (Tebessüm eder.) Kayseri’de doktor şimdi…

FERHAT – İşportacımız, patatesçimiz var, ufak tefek esnafımız da… Öyle işte… Cümbür cemaat yaşayıp gidiyoruz…

]

Fotoğraf : Bursa, Cumalıkızık anılarından… 2018… Dünya’nın en küçük, en dar sokaklarından biri… Hikâyesi de anlatılır…

Fotoğraf : Bursa, Cumalıkızık anılarından… 2018… Dünya’nın en küçük, en dar sokaklarından biri… Hikâyesi de anlatılır…

Reklam 2 Makale

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam 3 Yorum
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyicinizi Lütfen Kapatın!

Sitemizi Reklamlarla Fİnanse Ediyoruz Lütfen Reklam Engelleyiciyi Kapatın Anlayışınız İçin Teşekkür Ederiz.