Sinema-Müzik

Herkes Evine Gidince | Kenan Subaşı

HERKES EVİNE GİDİNCE – Kenan Subaşı

BAHTİYAR – Ufuk Bayraktar
SERAP – Alina Boz

(GECE / DIŞ / BİR SOKAK)

(Sonbahardır. Soğuğun iyice hissedildiği bir zamandır. Upuzun ara bir sokakta, gece karanlığı iyice çökmüştür. Sokak lambası, ışığını güçlü bir şekilde yansıtır. Karşılıklı, yan yana, ikişer, üçer katlı binalar vardır, bazı binaların zemin katları berber, bakkal gibi esnaf dükkanlarıdır. Bazı bina sakinlerinin ev ışıkları yanar. Sokağın bir tarafında eski, ahşap, yıkık, bir kısmı yanmış, metruk bir ev, biraz ilerisinde küçük, boş bir alan, sonrasında devam eden sıra sıra yapılar…

Rüzgâr, yere atılan bir çiklet kâğıdını yavaşça biraz havaya kaldırır, kâğıt havada yavaşça süzülür ve sonra yavaşça yere iner. Bir kedi, kaldırımdan kesme taş yola iner, yavaş yavaş ilerler ve karşı kaldırıma çıkar, bir binanın önüne gelince durur, siner. Herkes evindedir, gürültü yoktur.

Reklam 1

Bahtiyar, saçı asker tıraşlı, gözleri kanlanmış, göz kapaklarının altı biraz morarmış, kirli sakalı, üzerinde solmuş siyah bir mont, montun altında siyah bir penye, altında solmuş siyah bir jeans, ayaklarında çamurlanmış siyah spor ayakkabılar, bir elinde Arap kâğıdına sarılmış tütün, bir eli pantolonunun cebinde, üşüdüğü için kol dirseklerini vücuduna yanaştırmış, gözlerini köşe başından çıkıp gelecek olan Serap’a dikmiş, bekler.

Bahtiyar, bazı gecelerde oraya gelmiş, sokağın o kuytu köşesinde, o binanın yanındaki boş alanda beklemiş, Serap sokağa girince çok dikkatli bakışlarla Serap’ı izlemiş, Serap yanına yaklaşınca alandaki toprak bir tümsek arkasına saklanmış, Serap yanından geçip uzaklaşınca tekrar yerine dönmüş, Serap’ın sokaktan geçip gidiyor oluşunu izlemiştir; Bahtiyar, Serap ile yüz yüze gelmekten hep çekinmiştir.

Serap, sırtına kadar inen düz, ortadan iki yana ayrılmış siyah saçlı, yakaları kalkık siyah kaşe kabanlı, siyah ince deri çantası, uzun topuklu ayakkabılarıyla çoğu gece yaptığı gibi evinin iki sokak gerisindeki köşebaşından dönüp Bahtiyar’ın beklediği sokağa girer, yürüyüşü, sokağı ‘tokk, tokk, tokk’ inletmektedir.

Bahtiyar, sigarayı söndürmüştür. Başı yanda, sağ elindeki işaret parmak tırnağının sağ yanındaki deriye ısırmış, endişeli bir hâlde bekler iken Serap’ı görür, aniden elini ağzından çeker, dilinde kalmış deri parçasını tükürür, toprak tümseğin arkasına çok hızlı adımlarla ilerleyip mevzi alır gibi kendini gizlemeye çalışır.

Serap, sokaktaki kaldırımda ‘tokk, tokk, tokk’, Bahtiyar’ın gizlendiği yere yaklaşmaktadır. Bahtiyar, tümseğin arkasında, on saniye boyunca Serap’ın geldiği yöne bakar, sonra biraz daha çömelir, büzülür, bir suçlu gibi kimselerin kendisini görmemesini ister… ‘Tokk, tokk, tokk’ sesleri artık iyice yakından gelir. Bahtiyar başı önde, ruhunda yankılanan sesleri dinlerken büyük acılar çekmekte, büyük bir uçurum kenarında yürüyor gibidir. Serap, Bahtiyar’ın olduğu yere gelmiş, o yeri biraz geçmiş, yavaş yavaş uzaklaşmaktadır. Bahtiyar, başı önde, gecelerdir yüz yüze gelemediği Serap’ın karşısına çıkmak istemektedir. Bahtiyar, çok sessiz bir şekilde ‘ne fark eder ki?’ diye mırıldanır, başını yavaşça kaldırır, gözlerini toprak tümseğin bir kısmına odaklar, üç saniye durur, sonra yavaşça ayağa kalkar, Serap’ın yürüdüğü kaldırıma çıkar, hızlı adımlarla yürümeye başlar… Bahtiyar artık kararlıdır, hem kaldırımda hem de uçurum kenarında yürüyor olduğunun farkındadır… Bahtiyar, Serap’a giderek çok yaklaşır, Serap’ın omuzuna dokunmak istiyordur. Serap’a iki adım kala sağ kolunu uzatır, Serap’ın omzuna dokunur, durur… Serap da durur, yavaşça geriye döner, Bahtiyar’ın yüzüne bakar.)
[

BAHTİYAR – Şeyy… Kusura bakma… Sana bir şey söylemek istiyorum!

SERAP – !

BAHTİYAR – Uzun zamandır seni izliyorum… Gözüme hep başka geldin… Ne bileyim, saçın, yüzün, yürüyüşün… Allah, seni benim önüme atmış, dedim… Şöyle bir eşim olsaydı, dedim… Şöyle bir eşim… Bunu boyuna kendime söylüyorum…

SERAP – (Kaşlarını yavaşça kaldırır, şaşkınlık içindedir.)

BAHTİYAR – Evliyim… Tamam… Evliyim ama…

SERAP – !

BAHTİYAR – Seni seviyorum ben…

SERAP – Çok komiksin ya, hangi film bu? (Tebessüm eder.)

BAHTİYAR – (Başını önüne eğer, beş saniye bekler.) Lütfen… Seni görünce (Sağ elinin işaret parmağıyla iman tahtasını işaret eder.) şurama ağrı giriyor, bir şey saplanmış gibi… Hiçbir şey yapasım gelmiyor… Saatlerce sana bakmak istiyorum! (Üzgündür.)

SERAP – (Sağ elinin dört parmak ucuyla başının sağ tarafındaki saçlarını yavaşça sağ kulağının arkasına almaya çalışır, aynı elin işaret parmağıyla yavaşça nefes borusunun olduğu bölgeyi kaşır.)

BAHTİYAR – (Başı öndedir, üzgündür.)

SERAP – Sevdiğine inanıyor musun?

BAHTİYAR – (Başı önde, başını ‘evet’ der gibi sallar.)

SERAP – (Önce ‘çattık ya’ der gibi başını sağa, evlere çevirir, sonra Bahtiyar’a bakar, beş saniye bekler.) Evli değil misin sen?

BAHTİYAR – (Başı önde, tepki vermez.)

SERAP – Seninkine sevgi mi denir? Maymun iştahı denir!

BAHTİYAR – (Başı önde, gözlerine yaş dolar.)

SERAP – (Alaycı, kibirli bir tebessüm eder, geriye döner, tokk, tokk, tokk yürür.)

BAHTİYAR – (Başı öndedir, gözyaşı dökmeye devam eder.)

SERAP – !

BAHTİYAR – Dur!

SERAP – (Durur, yavaşça geriye döner, yavaşça yürür, yüksek sesle) NE VAR?

BAHTİYAR – Şeyy…

SERAP – (İki elini yavaşça belinin yanlarına alır.)

BAHTİYAR – Çok kırıcısın…

SERAP – !

BAHTİYAR – Adını dahi bilmiyorum…

SERAP – !

BAHTİYAR – (Sesli bir şekilde ağlamaya başlar.) Sen… Sen… Sen o değilmişsin… Benim gördüğüm sen değilmişsin… Yüzün, saçların, yürüyüşün… Sen o değilmişsin… (Ağlamaya devam eder.)

SERAP – !

BAHTİYAR – !

SERAP – !

BAHTİYAR – (Gözlerini yavaşça silmeye çalışır.) Ne dedim ki sana! Seni seviyorum, dedim…

SERAP – !

BAHTİYAR – !

SERAP – Bak! Benim adım, Serap! Evim de iki sokak ileride, evime buradan gitmek zorundayım. Anlıyor musun? Gece vakti karşıma çıkıyorsun, bir anda Ayhan Işık oluyorsun!

BAHTİYAR – (Başı hâlâ öndedir.)

SERAP – Madem peşime düştün, sokağıma niye gelmedin? Babam ya da kocam olabilirdi di’mi?

BAHTİYAR – (Başı hâlâ öndedir.)

SERAP – (Yüzünü, Bahtiyar’ın başına yaklaştırır, başını yavaşça biraz yana eğer.)

BAHTİYAR – (Başı hâlâ öndedir.)

SERAP – (Başını Bahtiyar’dan yavaşça uzaklaştırır, beş saniye Bahtiyar’a bakar.) Eşine, varsa çocuğuna dön! İçindekilerini bastırmayı bil. En fazla sivilce çıkar! (Tokk, tokk, tokk, uzaklaşır.)

BAHTİYAR – (Başı hâlâ öndedir, ağlamaya devam eder.)

(Bahtiyar’ın sol hizasındaki tarafta, bir binanın üçüncü katında, ışıkları sönük bir dairenin bir penceresi açılır, pencere kasasına beyaz atletli, altmışlı yaşlarda, zayıf, kısa kır saçlı, gözlüklü biri gelir, elinde sigarasıyla kollarını pencerenin alt kasasına koyar, Bahtiyar’a yedi saniye bakar.)

]

Reklam 2 Makale

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam 3 Yorum
Başa dön tuşu