Deneme YazılarıKöşe Yazarları

Eskimeyen Yazılar: Avarelik Görgüsü | Burhan Alsan Yazdı…

Deruni Bir Yolculuktan Esintiler: Avarelik Görgüsü

Ahmet Murat’ın deneme türünde kaleme aldığı Avarelik Görgüsü adlı eseri Ketebe Yayınları’ndan çıktı. Edebi geçmişinde şiir ve öykü gibi türleri barındıran Ahmet Bey deneme de yazıyor. Şairlik yönünün ağır basmasından ötürü denemelerinde duygu yoğunluklu şiirsel bir anlatı var. Mevzulara hikmetli bir tonla eğilirken öte yandan da insanı tefekküre ve teenniye sevk ediyor. Üslubunun yumuşaklığı, muhtevanın güncelliğiyle bütünleşince yazarın derdiyle hemhâl oluyoruz. 

Ahmet Murat, sade ve içten bir dille kaleme alıyor yazılarını. Hayatın her hâline değiniyor. Gözden kaçırdığımız ayrıntılar, gündelik mevzular, kendi yaşamından esintiler, ilgi çekici gözlemler, maziden anekdotlar yazarın metinlerine konu oluyor. Farkında olmadığımız yahut rafa kaldırdığımız önemli hususlara kendi penceresinden yorumlar yapıyor. Kiminde tenkit ediyor kiminde okura bırakıyor mevzuyu. Deneme türünün kendine özgü yapısı, hâliyle göze çarpıyor. Ahmet Murat sözü yormuyor, fazla uzatmıyor anlatısını. Takriben iki sayfaya sığdırıyor derdini.

Buğday Koklanır

Yazarın değindiği hususların ince ayarını sezmemek mümkün değil. Ahmet Bey, kitabın ilk metninde buğday üzerinden nimete, oradan Anadolu’daki değirmen kültürüne değinerek buğdayın bulgur yolculuğunu ele alıyor. Tabii bunu annesinden gördükleriyle, onun bilgeliğinden faydalanarak anlatıyor. Ayrıca ekmeğin bir nimet olduğunu hatırlatıyor. Çok da iyi yapıyor aslında. Zira çoğumuz ekmeğin nimet olduğundan bihaberiz. Bunu, TV’lerdeki ekmek israfı haberlerinden rahatlıkla anlayabiliyoruz. Buğdayın serüveniyle birlikte eskinin değirmenlerine de atıf yapıyor yazar. Değirmende geçen içten sohbetleri, birbirine gönülden yardım eden insanların hiçbir menfaat gözetmeden emek harcadığı o güzel tabloyu resmediyor adeta. Bulgur yapımının serüvenlerini annesinin anılarından istifade ederek anlatıyor. ‘’Buğday okşanır, buğday değirmenin loş ortamından gün ışığına çıkartılıp yakından süzülür; buğday koklanır, buğdaylar yarışır, buğday utanır, buğday şımarır.’’ (s.9)

Reklam 1

Projelerin Dili Olsa da Konuşsa

Günümüzün cafcaflı kelimelerinden biridir proje. Handiyse her kurumun belli birimlerinde kendine yer bulur. Yılın muhtelif dönemleri için planlanan onlarca proje vardır. Kimi dişe dokunur kimi ise sadece laftan ibarettir. Yazar ‘’Projeler Yasaklansın’’ adlı denemesinde eleştirel bir tutum takınarak proje kelimesinin kendisinde uyandırdığı hisleri aktarıyor. ‘’Proje lafı karşısında duyduğum tedirginliği şöyle izah etmeye çalışayım: Bir başkan proje der demez gözümde, daha çok uçuk kaçık, iyi düşünülmemiş hatta bizzat tefekkürden ve teemmülden kaçırılmış işlerin yaklaşmakta olduğu canlanıyor.’’ (s.19) Yazarın böyle yorumlamasında son dönemlerdeki görgüsüzce yapılan israf etmendir diye düşünüyorum. Evet, proje israfı. Sırf laf olsun diye yahut diğer kurumlarla rekabeti kesmeyelim diye alelade ve gelişigüzel hazırlanan yığınla proje… Muhakkak hepsi için bu değerlendirmeyi yapamayız ancak gelinen noktada yazara katılmamak mümkün değil. Kaldı ki kimi projeler olanı yıkıp yerine beton dikmekten ibaret. Olan diye nitelendirdiğimiz ise mazi, hatıralar, ahşap bir yapı, eski bir bina… Proje adı altında şehirlerdeki kıymetli tarihî yapıları yıkıp betonarmeye dönüştürmek ne kadar da büyük bir yanılgı. Dolayısıyla bazen projeye değil sadece korumaya ihtiyacımız olabilir.

Anlamlı Avarelik

Kitaba ismini veren Avarelik Görgüsü adlı denemesi hayli enteresan. Daha çok okumakla ve öğrenmekle ilintili olan bu metinde yazar, avareliğin yerli yerinde yapılmasıyla insana katacaklarından bahsediyor. Avareliği övüyor esasında. ‘’İstikameti, siyaseti ve kendine dönük bilinci olan avarelik, vakti boşa harcamaktan alıkoyan bir şeydir.’’ (s.23) Şöyle ki insan bazen yoğun okumalar yapar, derin düşüncelerin arasında debelenir. Edindiğimiz bilgileri şuurlu bir avarelikle hazmedip içselleştirebiliriz. Teoriyle aldığımızı görgülü bir avarelikle pratiğe döker ve kendimizi besleriz. İşte tam da bundan bahsediyor Ahmet Murat. Okurken, sınıfta yahut ustanın yanında öğrendiklerimizi diğer vakitlerimizde ilham verici gezmelerle, yaratıcı meşguliyetlerle zenginleştirebilirsek kendimizi besleriz. Aval aval dolaşmakla, bilgece avarelik etmek arasındaki farkı düşünebiliyor musunuz?

Hababam Sınıfı Haklı Mıydı?

Yazar, eğitime dair görüşlerini içeren yazısında meşhur film Hababam Sınıfı üzerinden bir anlatı sunuyor. Eğitim, öğretim, okul gibi kavramları kendi bakış açısıyla yorumlarken mütenevvi sorularla okurun dikkatini çekmeye çalışıyor. ‘’Kim yeteneksiz, Hababam mı, sistem mi?’’ derken bunu her iki açıdan da irdeliyor. Bir tarafta akademik başarısızlık mevcut ancak diğer yandan sosyal ilişkileri iyi, zekice haşarılıkları olan ve dayanışma güçleri yüksek bir sınıf görüyoruz. Burada okul idaresi, öğretmenler ve velilerle bir çatışma da söz konusu. Nihayetinde neşeli ve mutlu tablo bozulmuyor fakat eğitimin çıktısı açısından düşünüldüğünde kafalarda soru işareti beliriyor.

Ahmet Murat’ın satırlarında dolaşırken ondaki tasavvufi tınıyı hissediyoruz. Meselelere bakışı İslami bir pencereden yankılanıyor. Zaman, mekân, tarih, mimari, eğitim gibi hususlarda kendisini donatan iklimden esintiler sunuyor. Ahmet Murat’ın denemeleri kısa olsa da her birinde birbirinden kıymetli noktalara değiniyor. Sosyal hayatın birçok alanına ilişkin konuları etkili bir gözlem gücüyle birleştirerek aktarıyor. Denemelerini, kendi geçmişinden ve anılarından pasajlar sunarak daha somut bir düzleme yerleştiriyor. Samimi, yumuşak ve pürüzsüz dili bir türkü misali akıyor sayfalara.

MURAT, Ahmet, Avarelik Görgüsü, Ketebe Yayınları, İstanbul, 2020

Burhan ALSAN

Reklam 2 Makale

Burhan Alsan

Kitap Eleştirmeni

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam 3 Yorum
Başa dön tuşu