Hikâye Atlası

Derya Kuytemur | Kader | Hikâye Atlası

DERYA KUYTEMUR

KADER

Tan yeri ağarıyordu… Köy sakinleri hiçbir şeyden habersiz, ölüm sessizliğindeki uykularına dalmışlardı. Namütenahi hanelerin birinde, Nazım Bey ve ölen bebeğinin ardından diğer yavrusuna gebe olan karısı hariç… Nazım Bey, karısının aniden gece tutan doğum sancıları sebebiyle, bir araba bulmak için, köyün tepesindeki yolun üzerine çıkmıştı.

Gökyüzünde tek tük yıldızlar da güneşin doğacağını hissetmiş olacaklar ki, sanki korku ile hafif hafif geceden kalan karanlığın içinde sönmeye başlamışlardı. Çok uzaklarda, taşlı ve kıvrımlı yolda, solgun sarı renkli, eskice hurda bir otomobil görünmeye başladı.

Nazım Bey, acılı sancıların verdiği tesirle neredeyse bayılacak halde olan gebe hanımının başını, dizine usulca koymuştu. Sevdiği, gül kokulu hanımına, nice ıstıraplı çileler ile kavuşmuştu… Sevdası bir gün bile azalmayan, aksine her geçen gün daha da artan Nazım Bey, yılların verdiği çocuk hasreti ile yanıp tutuşmakta idi. En sonunda kader nazını bırakıp Nazım Bey’in muradına ermesine izin vermişti. Ama yüce Mevla’nın takdiri ne ise o olurdu, nur topu gibi erkek bebesini toprağa vermişti. Nazlı Hanım hiçbir zaman kabul edemedi minicik oğlunun bedeninin o soğuk toprağın altında olmasına…

Reklam 1

Nazım Bey birden bir ses işitti, yoldan geçen bir otomobil olduğunu anlayınca karısının başını ıslak toprağın üzerine bırakıp, hızla gelen otomobile doğru koştu. O an bütün umutlarını toplayıp, yalvaran gözlerle, yavaşlayan otomobilin önüne doğru atıldı. Nazım Bey’in saçlarına aklar düşmüş, hafif göbekli hali ile orta yaşlı olmasına rağmen büyük bir çeviklik göstermiş arabanın önüne hızlıca atılmıştı. Adam daha ağzını açmadan, Nazım Bey’in eliyle gösterdiği yere bakınca her şeyi anladı… Olmadı, yetişemedi…

Çok kan kaybeden hanımını hemen doğumhaneye aldılar, hemşireler alışılmış bir telaş ile ebe hanımı çağırıyorlardı. Yanaklarından süzülen her bir sıcak damla, Nazım Bey’in o anki yaşadığı çaresizliği, bitkinliği anlatmaya yetmiyordu oysa… Ne olacaktı şimdi? Yine aynı acılar yaşanacak, dayanabilecek miydi Nazım Bey? Mis gibi kokusuna doyamadığı bir evladını daha tekrardan o soğuk toprağa vermeye?

Beklediği gibi olmadı, kader bu sefer daha büyük bir acı ile Nazım Bey’e gelmişti. Geçmeyen saatlerin ardından doğumhaneden çıkan birkaç hemşire başları önde, hafif yaşlı gözler ile çaresizlikle bekleyen Nazım Bey’in yanına geldiler. Nazım Bey, her şeyi anlamıştı o an, kalbine kızgın hançerler saplanıyordu sanki. Kendisinden bile sakındığı güzel yüzlü hanımı, o doğum sancılarının verdiği dayanılmaz acı ile daha kucağına alıp doyamadığı yavrusunu bırakıp gitmişti uzak diyarlara…                                                    

Aylar Sonra…

Her şey kötü gitse bile, biricik evladına kavuşmuştu sonunda Nazım Bey. Bir yanı hep eksikti, öyle kalacaktı…

Alnına yazılan bu kara kader, sevdiği ile çocuklarına bakmaya izin vermedi. Melek yüzlü anasına benziyordu, talihsiz küçük yavru. Onun da babası gibi hep yarım kalacaktı bir yanı… İsmini KADER koydu canından çok sevdiği kızına. Onun kaderi idi…

Reklam 2 Makale

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam 3 Yorum
Başa dön tuşu