EleştiriKöşe YazarlarıŞiir DeyinceŞiir Yazıları

Ali Celep, Akif Kurtuluş’un ‘Zor Oyunu Bozar’ Adlı Şiiri Üzerine Yazdı…

AKİF KURTULUŞ’UN BİR ŞİİRİ ÜZERİNE ELEŞTİREL DİPNOT*

[2009] [‘Zor Oyunu Bozar’ Akif Kurtuluş, Heves]

Akif Kurtuluş’un ilk şiir kitabı ‘Yalan Şiirler’in okurla buluşma tarihi 1983. Toplu basımı ikinci kez yapılan ‘Herkes Gitmiş’ adlı kitabı (Adam Yayınları 2005 ve Komşu Yayınları 2009) onun şiirine ilişkin biz okurlara esaslı düşünme imkânı sunması bakımından kuşkusuz önemlidir. Adam Yayınları tarafından ilk toplu basımdan (2005) sonra dergilerde yeni şiirlerine rastlamadım. Dikkatimden kaçmış da olabilir. 2005’ten sonra görebildiğim ilk şiiri Heves dergisinin 23.sayısında (Ekim 2009) çıktı: ‘Zor Oyunu Bozar’. Burada bu şiir üzerine kısaca düşünmek istiyorum.

‘türkler ingilizce konuşsa

bu kadar hışırı çıkmazdı

Reklam 1

bilinçle vicdan arasında gidip gelmekten

kanşınz demeye dilimiz dönmediği

conscience yazmaya elimiz varmadığı için

burada anlatılan, sadece bizim hikayemiz:

‘öyle saf öyle temiz’

bizde her şey, yazıldığı gibi okunuyor’

Vicdan’ı, ahlakî sorumluluk duygusu olarak anlarsak, Akif Kurtuluş’un hemen tüm şiirlerinde açıkça görebileceğimiz bir açıdan konuşmayı bugün de cesaretle üstlenen bir şair olduğu sonucuna ulaşmakta gecikmeyiz. Onun şiir pratiğini başlatan ve belirleyen başat eğilimin ‘yüzleşme bilinci’ olduğunu düşünüyorum. Bu ‘yüzleşme’ halk takımından bir şair olarak yapılır. Çünkü Akif Kurtuluş, şiirinde muhalefetini halkın vicdanı olarak ve halk için ‘kürsülendiren’ bir şairdir. Akif Kurtuluş için şiir, başta kendiyle, buna bitişik olarak halkıyla ve insan halkını biçimleyen küresel çirkinlikleri besleyen otoriteyle en sıkı yüzleşme gözü pekliğini dayatan Vicdan’ın sesi olarak vardır. Denebilir ki o, doğasında vazgeçilmez ahlakî sorumluluk ilkesinin beslediği bir ‘Vicdan Şairi’dir. Yüzleşmenin debisini belirleyen ise ilk şiirinden bugüne bırakmadığı, giderek geliştirdiği şiir terbiyesidir. Az yazmasına karşın şiirdeki sesinin aktüalitesini sürdürmesini bu terbiyeye bağlıyorum. Halka doğru giden politik bilinci ise şiirle getirmek istediği karakterin bir yönünü gösterir. Onun şiirinin dayandığı hukuk, kaçınılmaz olarak bir ‘hesaplaşmayı’ dayatır. Politik bilinç bu hesaplaşmanın raconu olarak şiirinde yürürlüktedir. Gerek bireysel anlamda günlük hayatın işleyişine rengini veren ‘naylon ilişkiler’ gerekse kamusal alanda ‘devletten bireye yönelen çelişkiler’ arasında o, kimi zaman sert ve hırçın, kimi zaman ironik, alaycı fakat daima eleştirel bir üslupla soran, sorgulayan Vicdan’ın sesiyle konuşmaktan yana olmuştur. Bu noktada onun şiir davranışı okuru sürekli rahatsız eder. Çünkü onun şiiri, gerek halk arasında gerekse devlet katında işletilen çarpık, naylon ilişkileri sadece açık etmekle yetinmez, etikle ikiz bir siyasi duruşu da önerir. Etik, ‘gibi’ konuşmaz, ‘gibi’ düşünmez, ‘gibi’ davranmaz, en nihayet ‘gibi’ olmaz. Nitekim Akif Kurtuluş’un bu şiirindeki konuşması da açık, anlaşılır, doğrudandır. Konuşmanın bütününe baktığımda ironik-gerçekçi bir üslubu olduğu pekala söylenebilir. Günlük hayatta ve devlette yürürlükte olan, çarpık olduğu kadar komik ilişkilere ayna tutarken, gidişatı eleştirirken şiirin bazı parçalarında bir tür ‘kara ironi’ yaptığı da görülebilir. Ama bütün bu konuşmalarında şairaneliğe asla prim vermez. Bu yönüyle etikte Ece Ayhan’dan, şiirindeki benliğin oluşumunda Turgut Uyar mirasından aldığı etkileri şiirinde başarıyla özümlediğini belirtmeliyiz. Yine onun şiir siyasetine en çok etki eden bu iki şaire İsmet Özel’i de eklemeliyiz. Halkın ve devletin yaşamına eleştirel bir zekayla etkinlikle karışan Akif Kurtuluş’un şiirinde dolaşıma soktuğu özne’de duygudan çok kafanın ön planda olduğu kolayca fark edilebilir:

‘kırım, sadece ihalelerde serbest

oranda tokalaşsak imzalar hazır

soykırımın benle yan yana gelmesi

yasak ve tehlikeli

güzellik uzmanları, bütün benleri yakıyor

bense tutmuş

bilincimin ev sahibesini şuurumla oyalamak

Şaşmaz Akış tahliye etmeden

son kirayı takmak

birikmiş aidat borcumu kapıcıya yıkmak

sulh hukuk hakiminin karısına kur yapmak

vergi tahsildarına gücüm yetmiyor ya

apartman yöneticisini öldürmek

polis hemen bulsun diye, cesedin başına

‘Grev Gözcüsü’ kılıklı resmimi bırakmak istiyorum

‘hangi kadından rica etsem recmedilmiş

hangi yataktan şehvet umsam

şefkat sunulmuş bana’

Devletten topluma ve toplumdan bireye öfkenin ve kırıklığın dile dönüştüğü bu bölümlerde Akif Kurtuluş’un ilgisini topladığı merkezi yer ‘gerçek’tir ve bu gerçek kişisel olduğundan çok toplumsaldır. Gerçeğin ne olduğu anlatılırken kişi değil ve fakat toplumla bilinçli bir biçimde iç içe geçmiş tepkisel bir ben dolaşımdadır. Şair berbat ilişkiler ağının donuklaştırdığı güncel zaman duvarını, muhalif/eleştirel bir yaklaşımla yine güncelliğin içinden yıkmaya çalışırken, okura bilinçli bir şahsiyet önerisi de getiriyor. Yaşayan güncelliğin ezgisini, yaşayan bilinçli benliği üzerinden anlatıyor. Onun şiiri alacakaranlığın bireyi ve toplumu saran alışılmış kasvetine bir tepkidir. Bu tepki günlük hayatın parodisini yapmakla yetinmez, devlet politikalarının parodileri biçiminde de yerine ulaşır. Sistemli ve uyuşturucu bir yalanın içinde yaşayan bireye ve topluma yönelik kaba imajlar kaba bir dile dönüşürken bile ironiktir. Dikkat çektiği sözcükler büyük harfle yazılır. Bu büyük harfli sözcükler üzerinden bir ‘toplumsal farkındalık’ duygusu yaratılır. Bu duygu ile güncel koşullar kurcalanır, güncel hayatımıza hükmeden yapılaşmaların sonuçları eleştirilir. Bu eleştiri, ‘ama şiir oyunu bozar’ hükmü üzerinden de okunabilir:

‘ben rüsum ile resmi arasındaki yedi farkı

yalamış yutmuş gibi davranamam

bunu râsim biliyor’

‘müsavati türkçede tutmadı diye

sertleşemeyen hürriyet, geç boşalan adalet:

ikisinin de derdi üstüme kalmış

ben zaten hiç üste çıkamamışım’

‘gerçi müfredat değişti, tamim eli kulağında

Çelişki, meğer Uzlaşmaz’ın kızlık soyadıymış

meğer, Bilinçle Vicdan ötenazi istemiş’

Akif Kurtuluş, hayatın içinden gelen apaçık, şeffaf bir şiir dilini tercih etmiş. Ben bu dilin doğru bir tercih olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu konuşma dili, onun şiir siyasetine, şiirle getirmek istediği hukukun ruhuna işlerlik kazandıran uygun bir dildir. Devletten bireye çoğalan uygunsuzlukları ancak böyle bir dil davranışı okura fark ettirebilir. Çünkü gerçeğin kolay anlaşılması rahatsız eder. Zaten Akif Kurtuluş verili düzenin vaizlerini rahatsız etmek için yazıyor. Çünkü anlamak, anlaşılmak, apaçık gerçeğin görünür kılınmasına giden yolun temizlenmesidir ve bu, verili güncel ilişkiler kovanına çomak sokmaktır. Naylon ilişkilerimize, hakikati örten naylon gerçekliklerimize, naylon duygularımıza sokulan bu çomak insan oluşumuzun ne anlama geldiğine işaret eden bir sınırda bırakıyor bizi: Yaşadığımız zamanın havası çok kötü kokuyor. Bu havayı soludukça olan bitene alışırsınız. Alışmak, alıklık yaratır benlikte. Şiir bu alıklığa bir meydan okumadır. Gerçeklerin önce melezleştirilip sonra recmedildiği bir düzende şair, çağının apaçık tanığı olmalıdır.

Akif Kurtuluş’un şiirine duyduğumuz büyük saygı, onun zaaflarına eğilmemizi de salık veriyor. Bu noktada, şairin ‘zor oyunu bozar’ adlı şiirinin bazı bölümlerinde konuşma dilinin ritmini kaybettiği, düz yazıya evrildiğini söylemeden olmaz. Klasik dil, O. Paz’ın ifadesiyle ‘güzellikle ve alışılmadık bir ışık’ta ritmini bulur. Müzikal unsurlar şiirsel aydınlanmanın daha vurgulu açığa çıkmasına hizmet eder. ‘Yürek baskısı’ belirgindir. Gerçek, eski zamanın hızlanarak gelmesine yardım eden duyguyu besleyerek anlatımını bulur. Bu anlatım büyük ölçüde sembollerle süslüdür. Akif Kurtuluş modern şiirin ritmini konuşma dilinde kuran bir şair ve benim şiir görüşüm de böyledir. Fakat bu anlatımda hassas olacağımız bir nokta var. Eğip bükmeden doğrudan konuşurken, düzyazının doğasını hatırlatan sınırları şiirin içinde çizmek gerekiyor. Popülist(halkçı) dilin tarih içeren bir güncellik içinde stilize edilmesi biçim ve içerik olarak şiirde nasıl bir düzen gereksinir, bu noktada şiirin kritik eylemi günlük konuşma dilinde nasıl canlılık kazanmalıdır gibi soruları birlikte düşünmeliyiz. 

Akif Kurtuluş’un şiirlerine ve bu şiirlerinin etkisine daha açık olduğumuz bir vasatta yaşıyoruz. Özgürlüğün onun şiirlerine daha çok ihtiyacı var demek istiyorum. Bu noktada Akif Kurtuluş, şiirle özgürlük arasında varoluşumuzu biçimleyen sıkı bağlar olduğuna inanan genç okurların önünde büyük bir imkân olarak duruyor. Onun şiirleri bilincimizi tetikte tutmaya devam ediyor. 

____

*Bu yazının ilk hali Kertenkele dergisinde yayımlandı. Yazıda bazı düzeltmeler yaptım.

Son hali beni de etkiledi. Böylece kendi yazılarını eleştiren bir eleştirmen olmanın başka bir seviye olduğu gerçeğini de yaşamış oldum.

Reklam 2 Makale

Ali Celep

Şair-Eleştirmen

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam 3 Yorum
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyicinizi Lütfen Kapatın!

Sitemizi Reklamlarla Fİnanse Ediyoruz Lütfen Reklam Engelleyiciyi Kapatın Anlayışınız İçin Teşekkür Ederiz.