Deneme Yazıları

Eskimeyen Yazılar | Kalem Kâğıt Edebiyat | Esmanur Karataş

ESMANUR KARATAŞ

Kalem Kâğıt Edebiyat 

Kurşunkalem, dolmakalem, kamış kalem, boya kalemi gibi pek çok türleri ve değişik biçimleri bulunan, yazmak, çizmek gibi işlerde kullanılan araç.

Kalemin resmi tanımı bu şekilde. Peki, yazarların, şairlerin ve okuyucuların gözünden kalem tanımı nasıl olurdu?

Usta bir yazar, şair ya da okuyucu olmasam da kalemin tanımını bu sefer farklı bir bakış açısıyla dillendireceğim.

Reklam 1

Kalem, ustasının elinde şekillenen adeta hayat bulan, hayal gücü kapısının anahtarı, uçsuz bucaksız hayatın şekillenmesini sağlayan araç. Kalemlerin güçlü olduğu yerde neredeyse dil lâl olur ve sadece kalem dillenir kâğıtta. Çünkü bazen düşünceler akıp giderken dil yetişemez ama kalem her anı yazmaya devam eder.

 “Kalem benim kale’m” Kudüs şairi Nuri Pakdil’in dediği gibi yeri geldiğin de kalem en güçlü silahtır. Bu cümlenin anlam bulması için “Şairin meydanı kâğıt, silahı kalemdir” sözünü de beraberin de demek doğru olur diye düşündüm.

Kâğıt, çoğunlukla yazma amaçlı, üzerine baskı ya da çizim yapılabilen veya ambalaj amacıyla kullanılan ince malzemedir.

Kâğıt, aklın aynasıdır. Düşüncelerin denizi, kalemin anlam bulduğu yerdir. Yazının şahlandığı, her şeyin dolu dolu yaşandığı yer. Kâğıtlar yeri geldiğinde yazara ve okuyucuya arkadaş olur.

Bu iki kelimeyi de bu şekilde karşılaştırdım. Eminim ki daha fazla cümleler ile anlatılırdı ama onun için sayfalar yetmez.

Bir kalem ve bir kağıt diyerek geçmeyelim. Ustasının elinde şahesere dönüşen bu ikili çağ bile atlatabilir.

Edebiyat veya literatür, olay, düşünce, duygu ve hayalleri dil aracılığı ile estetik bir şekilde ifade etme sanatı. Edebi yazılar yazan sanatçılara edebiyatçı denir.

Edebiyat, estetiğin dil bulmuş hali. En değerli sanat parçası, anlatılmaya kelimelerin yetmediği, arkasında köklü bir tarih yatan kelime. Güzelliklerle şahlanmış, kalem ile kâğıda dökülmüş şaheserler. İnsanın ruh halinin, yaşadıklarının, hayal gücünde yarattığı olayların sesli ya da sessiz yansıtıldığı sanat.

Edebiyat, hayatı ve iç beni tanımaktır. Tanıyacağız ki eserlerimizle bizim aramızda bir bağlantı olacak. Yazılan eser hem millete hitap edecek hem de iç benliğe. Yazar olmak ve yazmak bu yüzden zordur. Yazmak için yaşamak gerekir. Estetiğe uymak, kendi benliğini tanımak, hayatla karşı karşıya kalmak ve hitap edilen toplumu bilinçlendirmek de gerekir. Bu yüzden sanatla uğraşan kişiye sanatkâr denildiği gibi edebiyatçı yazara da sanatkâr denmesi daha uygun olur.

“Sanatkârlar, sizler her biriniz benim için tıpkı bir yeniçeri gibisiniz. Onların kılıcı sizin ise kaleminiz bize güç üstüne güç katacaktır.” Diyen Kanuni Sultan Süleyman, sanatçıya da verdiği değeri ortaya koymuş olur. 

Bu yazıda bu muhteşem üçlüyü kısa da olsa kaleme almak istedim. Kalem, kâğıt ve edebiyat. Bu üçlü yan yana olduğu sürece hayal gücünün sınırları zorlanır, insanlık aydınlanır, insanın kendisini bulması, kendi içine yolculuk yapması sağlanmış olur.

[Şubat, 2021]

Reklam 2 Makale

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam 3 Yorum
Başa dön tuşu