EleştiriHavan TopuManifestoönemliPolemiklerTaramalı Tüfenk

Kültür Mafyası | Murat Şaşzade

MURAT ŞAŞZADE

KÜLTÜR MAFYASI

             Sevgili okuyucularım yazımın başlığına bakıp “Kültürün de Mafyası mı olur muş!” diyebilirsiniz. Bir yazar olarak temas etme fırsatı bulduğum ve mutfaklarını, karanlık dünyalarını gözlemlediğim yayınevleri ve yayın dünyasıyla ilgili tecrübe ve düşüncelerimi sizinle paylaşınca, mafya ile neyi kastettiğimi daha iyi anlayacaksınız. Bu yazıyı yazmamdaki gaye, üç kitabı yayınlanmış yazar olarak tüm kitap yayınlatma mücadelesi veren zorluklara göğüs geren genç yazar dostlarıma ışık tutmak.

Yazarlık gerçekten zor bir iştir ve zorluğu kitap yazmakla bitmez. Yıllarca depoladığı bilgiyi, ailesini, hayatına giren insanları, kendi aydınlık ve karanlık yönlerini kişi, bir kurgu içerisinde aktararak dışarıya vurup yükten kurtulmak, kendini dış dünyada görmek ve böylece özüne dönmek ister. Yazmak kısmının daha meşakkatli olması gerektiği halde, ülkemizde eserinizi yayınlatmak daha zor hale gelmiştir. Bunun çeşitli sebeplerine değineceğim. 24 Ocak 1980’de alınan kararlarla ülkemiz ekonomisinin Dünya kapitalizmine entegre edilmesiyle başlayan sürecin, günümüzde Küreselleşmenin nihai sonucu olan vahşi, kuralsız kapitalizme dönüşmesinden yayıncılık dünyasının da nasibini alması kaçınılmazdı.

Yayıncılık Dünyasının en önemli aktörlerinden biri olan yayınevlerinin zihniyetine değineceğim. En önemli kaygıları eserin kalitesi, içerikten ya da edebiyata hizmet etmek gibi ulvi bir amaçtan çok ben bu yazarın sırtından ne kadar çok para kazanabilirimdir. Yayınevleri için hayat, yazarın kaleminin kuvveti, anlatım kabiliyeti, romanın kurgusu, olay örgüsü gibi önemli unsurlarla uğraşmaya değmeyecek kadar pahalıdır. Küreselleşmenin getirisi olan yozlaşma ve paçozlaşmaya yayınevleri, paylarına düşen kadar hizmet etmekle mükelleftir. Onlara da bu kadar yüklenmek doğru değildir. Çünkü edebiyatta diğer sanat dalları gibi bağımsız bırakılamayacağı için sermaye tarafından manipüle edilmekte ve o dönemki konjonktüre uygun eğilimler desteklenmekle kalmayıp yaratılmaktadır. Dolayısıyla bir kompradordan farksız işlev gören yayınevleri, efendisi sermayenin işaret ettiği eğilimlere uygun konuları işleyen yazarları seçmekte ve onların kitaplarını yayınlamaktadır. Elbette sermayenin tekelleşmesine paralel olarak yayınevleri de farklı tabelalar altında görünseler de aralarında örtülü bir kartel oluşturmuşlardır. Zaten bir ülkede kartel medyası varsa, kartel yayınevlerinin olması gayet doğaldır.

Reklam 1

Türkiye’de ne önemli sorunlardan birinin, yakın tarihimize baktığınızda özüne ve kültürüne yabancı aydınların ve Küresel Güç Merkezleri tarafından devşirilmiş kanaat önderlerinin toplumu yönlendirmesi ve algılarını yönetmesi olduğunun farkına varabilirsiniz. Bu durumdan yayınevleri de nasibini almıştır. Devletimiz, henüz tam anlamıyla kurumlara ve özel sektöre egemen değildir. Daha doğrusu, Devletimiz içine Osmanlı’nın son dönemlerinde yerleştirilmiş güç odakları devleti ele geçirme mücadelesi yapmıştır. Bir kısmı tasfiye edilmiş veya bazıları güçten düşmüş gibi görünse de halen arkalarındaki Küresel Güç Odaklarının desteğiyle ayaktadır. Özellikle bir ülkenin can damarlarından biri olan sanat ve kültür de Türklere bırakılamayacak kadar önemsenmiş ve ona göre tasarlanmıştır. Yayın Dünyasına hâkim olan zihniyet milli menfaatler yerine Küresel menfaatleri savunmaktadır.

Bir yazar olarak kitabınızı yayınlatmak istiyorsanız, her şeyden önce yayınevlerinin dejenere kriterlerini bilmek zorundasınız. Eleklerinden geçmiş ve yayınevlerinin karanlık yüzlerini tanımış biri olarak tecrübelerimi paylaşmaktan memnuniyet duyarım. Anlı şanlı yayınevlerimizin, göründüğü gibi olmadığını belirtip başta da belirttiğim gibi her şeyden önce tanınmışlığa çok önem verdiklerini vurgulayayım. Öncelikle sosyal medyada kaç takipçi olduğunuz, birçok yayınevi için büyük bir değer. İnanın kaleminizin kuvveti ve itibarının hiçbir kıymeti yok. En az beş bin takipçinizin olması yeter de artar. Dahası toplumda kariyer, statü sahibi biriyseniz ya da sansasyonlarınız ve yaşamınızla medyada, magazin dünyasında yer alabiliyorsanız, yayınevleri için bulunmaz bir nimetsiniz. Mafyalaşmış yayınevlerinin Küresel Efendileri, o sene hangi eğilimin okuyucunun zihnine enjekte edileceğine karar verir. Bundan daha da beteri, Küresel Efendilerinin seçtiği devşirme kanaat önderleri o sene hangi yazarın parlatılacağını seçer. Dolayısıyla siz ağzınızla kuş tutsanız bile Kültür Mafyası yayınevlerini yumuşatamazsınız.

Yayınevlerinin deyim yerindeyse eski Bizans’ın kalelerine benzer kapıları vardır. Bu kapıları tutanlar, kanaat önderleri, medya maymunları, ünlü eleştirmenler, markalaşmış yazarlar, genel yayın yönetmenleri ve editörlerdir. Biri size onay verse, diğerleri vermez. Ancak hepsinin onayını alırsanız, belki kitabınızı yayınlarlar. Kapıları tutan şahıslar için cici çocuk olmak zorundasınız. Bunun için yayın dünyasına hâkim olan siyasi havayı öğrenmeniz ve ona göre pozisyon almanız gerekir. Ya solcu-liberal, ya muhafazakâr ya da Kürtçü olmalısınız. Devlete küfreder, ülkenizi sevmez, tarihinizi küçümser, değerlerinizi ayaklar altına alır ve Marksist terminolojiden dem vurursanız, edebiyat çevrelerine ağır basan sol kanat tarafından aralarına alınır ve test edilirsiniz. Bunların tamamı da sahte solcudur, tek değer verdikleri para ve güçtür. Çoğu yayınevinin sahibi olan eski tüfek solcu muhteremler, günümüzün azılı kapitalistleridir. Onlarla yemek yer ve içki içerseniz sizi sevebilirler. Belki ruhunuzu ve inandığınız her şeyi satma karşılığında eserinizi basmayı teklif ederler. Ondan sonra onların kumandasında mutluluk rolü oynarsınız. Muhafazakâr yayınevlerine hitap edeceğinizi sanırsanız burada da aldanabilirsiniz. Onlar da şöhretli, manevi değerleri var rolü yapan, ağzından kanaat, şükür sözcüklerini düşürmeyen ama paraya ve şöhrete tapan tiplerden oluşmaktadır. Burada da aralarına almak için size teste tabi tutarlar. Yazdığınız metne müdahale ederler, sansür yapabilirler. Sözde iktidar yanlısı bir rol oynarlar, milli bir görüntü çizerler ama onların da çoğu maske taktıkları için Küresel Efendilerine hizmet etmektedirler. Gelelim Kürtçü yayınevlerine, onlar doğrudan bölücülük yaptıkları için devlete ve kurucu liderlerimize küfretmezsiniz aralarına almazlar. Zaten vatan sevginiz varsa, böyle bir yerden kitap yayınlatma çılgınlığına başvurmazsınız.

             Yazar, bu konulardan habersiz olarak eserini büyük bir emekle tamamlar ve sonra Kültür Mafyasını oluşturan yayınevlerinin kapısını çalar. Aylarca dosyanızı değerlendirmeyip bekletirler. Siz bir romantik gibi düşünerek dosyanızın okunduğunu sanırsınız. Sizden ayrıca bir sinopsis –eser özeti- isterler. Önce isminizi değerlendirirler, listelerinde yoksa kaale bile almazlar. Yayınevlerinin hamallığını yapan editörlerden iyi niyetli olanlar eserinizi değerlendirirse, ilk üç sayfasını okuyup rapor yazar. Ama yine de size sonuç hakkında bilgi verme nezaketine bile katlanmazlar. Kurumsal narsisizmin doruklarında olan yayınevleri kendilerini ilah sizi de köle olarak gördükleri için cevap vermezler. Bıktırırcasına bekletirler. Amaçları sizi oyalamak, emeğinizi küçümsemek ve başka yayınevlerine dosyanızı göndermeyi engellemektir. Kültür Mafyası, böyle yaparak sizi değersizleştireceğini, böylece yazarlıktan soğuyacağınızı zanneder. Bir çeşit manevi istismar uygular. İşin trajik yanı, editör olarak muhatap olduğunuz kişilerin, entelektüel derinlikleri yoktur. Sadece kendilerine patronları tarafından sunulmuş belirli klişeler ve ölçü yöntemleriyle eserinizle ilgili değerlendirme yaparlar. Çoğunun dağarcığı son derece kısıtlıdır. Bunun farkında olmayacak kadar robotlaştırıldıkları için, editörler de kendilerini evrenin merkezinde sanarak emeğinizi küçümsercesine değerlendirmez. Dosyanız onların tozlu masalarında kahve fincanları veya çay bardaklarının yanında aylarca bekler. Çoğu zaman okunmaz çöpe gider. Bazı kötü niyetli şahıslar tarafından, başka değerli yazarlara intihal etme vesikası olarak da sunulabilir. Şaşırmayın, her sektörde olduğu gibi edebiyat dünyasında da fikir hırsızlığı yaygındır.

Buradan eserini yayınlatma zorluğu yaşayan ve beklentiye giren tüm yazar dostlarıma sesleniyorum. Bu paçozlaşmış düzenin tuzaklarına düşmeyin. Romanınızı yayınlatacağım diye yanlış kapıları çalmayın. Beklentiye girdiğiniz sürece onlara mahkûm olduğunuzu gösterirsiniz ve yayınevleri ha bugün ha yarın diye sizi aylarca oyalar. Zaten e-posta veya telefonla iletişim kurmaktan hiçbir sonuç alamazsınız. Editörler ya yerinde yoktur ya da olsa bile basmakalıp daha değerlendirmedik derler. Siz yazmaya devam edin, aşkla yazın. Kültür mafyası yüzünden yazıdan soğumayın. Kapıları bir yandan zorlasanız da hiçbir şey beklemeyin. Kapıları eninde sonunda bir gün açmak zorunda kalacaklar. Nereden mi biliyorum? Şöyle…Yayıncılığa hâkim olan Küreselcilik, er geç zayıflayacak. Devlet sisteminin yeniden inşasında ve tüm kurumlardan güç odakların tasfiye sürecinde yalnız devletin ve milletin menfaatini düşünen biri olarak, yayınevleri ile mücadelede ve Kültür Mafyasından arındırmada üstüme düşen vazifeyi inşallah yapacağım. Bunu da korku nedir bilmeyen biri olarak hiçbir kaygı duymadan topluma hizmet anlayışla yerine getireceğim. Tüm bunlara rağmen, mafya düzeni içinde kendini korumayı başarmış birkaç yayınevi olduğunu da belirtmek isterim. Son söz, hiçbir düzen Hakk ve Hakikatin karşısında duramaz. Saygı ve Sevgilerimle…

Reklam 2 Makale

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam 3 Yorum
Başa dön tuşu