İktibas

OCTAVIO PAZ / ŞİİR NEDİR? YAY VE LİR

Yazar arkadaşımız Rahime Kösem Alcan, Octavio Paz’ın “Modern Şiir” üzerine kült eseri “Yay ve Lir”den alıntı metni hazırladı. Sizler de okuduğunuz bir teorik/eleştirel kitaptan beğendiğiniz pasajları bizimle paylaşabilirsiniz. Değerli yazarımız Rahime Kösem Alcan’a içtenlikle teşekkür ederiz…[Editör’den]

OCTAVIO PAZ / ŞİİR NEDİR? YAY VE LİR

KİTAPTAN ALINTILAR

Yazar arkadaşımız Rahime Kösem Alcan, Octavio Paz’ın “Modern Şiir” üzerine kült eseri “Yay ve Lir”den alıntı metni hazırladı. Sizler de okuduğunuz bir teorik/eleştirel kitaptan beğendiğiniz pasajları bizimle paylaşabilirsiniz. Değerli yazarımız Rahime Kösem Alcan’a içtenlikle teşekkür ederiz…[Editör’den]

Dil benzetişler içinde kendiliğinden billurlaşır. Sözcükler sürekli metalik kıvılcımlar ve parıltılar yayarlar. Sözcükler denizine durmadan yeni yıldızlar katılırlar ve üzerlerindeki su damlacıklarıyla soğuk yataklarından sessizce dilin yüzeyine çıkarlar. Yaşlı dilin uçsuz bucaksız topraklarında beklenmedik söz çiçekleri yeşerir ansızın.

Konuşma eylemi, ışık saçan bu yaratıklarla doludur; asla doymak bilmeyen o yaratıklarla. Dilin yüreğinde asla bitmek tükenmek bilmeyen bir savaş vardır; birisi hepsine ve hepsi de birisine karşı. Çalkalanıp duran, durmaksızın çoğalan ve kendi varlığı ile sarhoş olan mahşeri bir kalabalık.

Reklam 1

Ve hiçlikten gelen imgeler; çocukların, delilerin, ustaların, âşıkların ve yalnızların dudaklarından süzülürler sessizce. Bir an için parlar ve ardından yitip giderler. Sözcükler hayal ve düşler âlemine adımlarını atar atmaz alev alarak yanmaya başlarlar. Ancak ateşlerini uzun süre koruyamazlar.

Şiir, dilin kendisini aşma çabasıdır.

Konuşma, şiirin özü ve yaşam kaynağıdır fakat şiirin kendisi değildir. Şiirle daha dün bulunmuş veya törelerine dokunulmamış halkların yüzyıllardan bu yana tekrarlayıp durmakta oldukları şiirsel ifade arasındaki ayrım işte burada yatar: Şiir, dilin kendisini aşma çabasıdır, oysa şiirsel ifade konuşma ile aynı düzlemde yer alır ve dudakların arasından süzülen sözcüklerin kendi aralarındaki oynaşmanın sonucudur. Onlar yaratış değil birer iştir. Toplumsal dilin içinde toplanan konuşma bire bir söylenerek ortaya çıkar. Şiir ise kendi başına yükselen dildir.

Şairin yalnızlığı, toplumsal çöküşü açıklar. Yaratış, hiç değişmeyen yüksekliğinden, tarihsel düzeyin alçalışını gösterir.  Böylece kimi zaman zor şairler bize üstün görünür.  Fakat bu bir perspektif hatasından kaynaklanıyor. Yüksekte değildir onlar,  sadece çevrelerindeki dünya onlardan aşağıdadır.

Dilini arayan şair, kitaplıklara giderek pazara giden birinin yaptığı gibi eski ve yeni sözcükler seçen değil, başlangıçtan bu yana içinde ve her zaman gerçekten ona ait olan sözcükler arasında kararsız gezinen kişidir.

Şair sözcüğünü bulur bulmaz onu tanır.

Şair sözcüğünü bulur bulmaz onu tanır. Çünkü sözcük zaten onun içindedir ve o da sözcüğün içinde.

Şairin sözcüğü kendi varlığı ile iç içe geçmiştir. O, sözcüğün kendisidir. Yaratış,  hiçbir zaman bizden ayrılmayacak sözcüklerden oluşur. Bir kere yaratıldıktan sonra bir yapıtı düzeltmek işte bu yüzden alabildiğince zordur. Her düzeltme bir yeniden yaratış ve iç dünyamıza geri dönüştür.

Şirin başka bir dile çevrilmesinin olanaksızlığı da bundan kaynaklanır. Şiirin her bir sözcüğü biriciktir. Şiir, yerleri değiştirilemez organları olan bir canlıdır. Ve işte bu nedenle gerçek bir çeviri bir yeniden yaratış olabilir ancak.

Sözcükler bizlere hizmet ettiklerinde kötürümleşirler. Oysa sözcük şaire hizmet etmez, sözcüğün hizmetinde olan şairdir. Şair, böylece sözcükleri doğalarındaki zenginliğe geri gönderir onlara var oluşlarını geri verir.

Dil, şiir sayesinde özgün durumunu geri kazanır,  önce düşünce tarafından aşağılanan plastik ve ezgisel değerlerini ardından da ifadeye yönelik değerlerini.

Sözcük, kendi içinde zengin anlamlar demetidir. Eğer şiirsel eylemle özgün doğasına geri dönerse,  yani aynı anda birden fazla anlam taşıma olanağını yeniden kazanırsa şiir,  dilin en temel niteliğine, anlama karşı düşecektir.

Sözcükler nazlı ve bir başına varlıklar gibi davranırlar.

Şair, benzetiş yoluyla yaratır.  Onun modeli dili hareket ettiren ritimdir. Ritim bir mıknatıstır. Şair ritmi, ölçü ve uyak gibi araçlarla yeniden yaratırken sözcükleri davet eder.

Şiirsel yaratış sihir ve büyüye benzer, şairin tavrı da bir büyücününkine.

Sör Juana der ki, “Söylenecek hiçbir şeyimiz olmadığı için sessiz durmayız, sessiz duruyorsak eğer söylemek istediklerimizin hepsini nasıl söyleyeceğimizi bilmediğimizdendir bu”

Şiir sihir ya da büyü olmasa da şair,  rastlantısal serpiştirmelerle dilin gizli güçlerini uyandırır,  ritimleri kullanarak dili büyüler. Bir imge bir başka imgenin içinden fışkırır,  ritmin ağırlığı şiiri bütün diğer edebiyat biçimlerinden ayırır.  Şiir ritim üzerine kurulmuş bir ifadeler bütünü,  sözel bir düzendir.

Şair bir arzular insanıdır.

Şair bir arzular insanıdır. Evet, şiir gerçekten arzudur. Ancak bu arzu mümkün olanın veya olabilirin sınırları içinde söylenmez. İmge olabilirin değil olanaksızın arzu edilmesidir.

Düzyazıda anlam yoluyla ulaşılan bütünlük şiirde ritimle kazanılır. Şiirsel uyum öyleyse,  düzyazıdakinden farklı olmalıdır. Ritmik ifade böylece bizi anlamın incelenmesi noktasına getirir.

Düzyazı nedenselliğe hizmet etmekten vazgeçer ve duyarlılığın sırdaşı olur. Ritim yürekten gelen baskıya ve gökyüzüne yükselen hayal gücüne boyun eğer ve ardından da şiir doğar.

Şiir dildir_ düzyazının ve karşılıklı konuşmanın saldırısına uğramadan önceki hali _ fakat aynı zamanda dilin çok ötesinde bir şeydir ve bu dil olmanın çok ötesinde bir şey oluşa sadece dil yoluyla ulaşabilirsin de bu oluşu dil açıklayamaz. Sözcüklerin içinden doğan şiir,  sözcükleri aşan bir biçimde ortaya çıkar.

Şiir gerilimin içindeki dildir. Varlığın en uç noktasındaki dil ve dilin en uç noktasındaki varlık.

Şiir insanı kendisinin dışına çıkartır ve aynı anda asıl varlığına; kendi kendisine geri götürür. İnsan kendisinin imgesidir. Bu kendisi ve şu diğeri. İfade olarak ritimdir bu, imgedir _ durmadan var olan _ insandır. Şiir varlığa giriştir.

Octavio PAZ Kimdir?

Octavio Paz 1914’te doğdu, 1998’de öldü. Aynı zamanda diplomat olan Meksikalı şair ve deneme yazarı, 1990’ da Nobel Edebiyat Ödülü aldı. 

Hazırlayan: Rahime Kösem Alcan

Reklam 2 Makale

Rahime Kösem Alcan

Hikâyeci-Yazar

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam 3 Yorum
Başa dön tuşu