Köşe YazarlarıŞiir Yazıları

Ali Celep’in Harp Çantası Şiir Kitabı Üzerine Yorumları

MUSTAFA NURULLAH CELEP[1]

ALİ CELEP’İN ‘HARP ÇANTASI’ ŞİİR KİTABI ÜZERİNE YORUMLAR[2]

Giriş

Son dönem modern epik şairler arasında ‘imge’, ‘gerçeklik’, ‘savaş’, ‘ölüm’ ve ‘aşk’ konularını Ali Celep kadar şiirlerinde nüans noktalarına dek irdeleyen ve araştıran ikinci bir günümüz şairi var mıdır? Bu bapta bugünün Türk şiirinde ince bir kavrayış sahibidir Ali Celep. Derin bir düşünümsellik ve gerçeklik algısını taşımaktadır şiirlerinde. Hakeza gerçeğin algılanışına dair bütünlüklü bir şiir zihniyetine sahiptir. Şiirlerinde sağlam bir duygu-düşünce dengesi hemen daima gözetilen bir tutumdur. Bu ise ‘kendine münhasır’ bir edebiyatçı-yazar hüviyetinin temel göstergelerindendir.

Ali Celep’in 23 yıllık şiir serüveninde iki dönem bulunmaktadır:

Reklam 1

a. İmgeci dönem.

b. Modern Epik/Popülist/Gerçekçi dönem.

Harp Çantası şiirleri bu iki dönemin tutarlı bir bileşkesinden oluşmaktadır. Mesela ‘Harp Çantası’ kitabın aynı adlı ilk şiirinden, ‘İşlenmemiş Bir Günah Üstüne’ şiirine kadar ki şiirler, ikinci döneme ait verimlerindendir Ali Celep’in. Araya ‘Çıplak Ayaklılar’ adlı epik dönem ürünü şiiri ve diğer şiirlerden sonra imgeci şiirlerle kitap tamama erer.

Ali Celep’in Harp Çantası adlı şiirler toplamının öne çıkan en belirgin niteliklerinden birisi, İsmet Özel’in ‘ethos-pathos’ damar dediği iki ana şiir akarını birleştirip bütünleştiren, yani imgecilikle gerçekçiliği tutarlı bir çizgiselliğe kavuşturan şiirlerden oluşmasıdır. Bu manada bütünlüklü bir toplamdır Harp Çantası. Ali Celep’in bundan sonra yürüyeceği şiir yolu, meraka değerdir. Buna aşağıdaki satırlarda değineceğiz.

İstiklâl Ruhu’ndan yansıyan bir şiir: Harp Çantası

Ali Celep’in işbu eserinin öne çıkan ikinci bir özelliği, modern epik karakterli şiirlerden oluşmasıdır. Ancak Ali Celep’in modern epiği kavrayış biçimi, kendine özgüdür ve ona has nitelikler taşır. Ali Celep, modern epiğin geçmiş ve günümüz verimlerini şair kumaşının kendine özgülüğünde yeniden üretmiş, ona kendi özge mührünü vurmuştur.

Ali Celep’in kitabına adını veren ilk şiiri olan ‘Harp Çantası’, ikinci dönemine aittir ve tarihi bir abidenin zamana mührünü vuran, doğrudan ifadeye dayalı cümlelerinden oluşur:

“Ve bir gün gelecek

Tarihin başına geçirdikleri namussuz külah

Birden düşecek.” (s. 7)

Şiirin ilk bölümü, gün görmüş bilge bir kahramanın kavice söylenmiş sözleri gibidir ve epik bir ton/ses/eda taşır. ‘Aşırı yorum’da bulunacak olursak, insanlığın Habil-Kabil kavgasında, şiir mevzu bahis olunduğunda, Habil’in soyundan gelenlerin galebe çalacağının umuda yönelik işaret taşlarını sunmaktadır. Bu şiirler ‘epik tabiatı’ haiz şiirlerdir ve özgün bir şiir kavrayışıyla metne yansır. İşte tam da burada durum Ali Celep’in ifade ettiği gibidir:

“İmgecilikten gerçekçiliğe açılan ve evrilen yolu kendi kişisel destanı ile birlikte derinleştirerek genişletmek ve bu minvalde çok boyutlu bir anlam evrenine sahip bir şiir yolu/millet yolu tutturabilmek.”

İşin gerçeği, samimiyetle dile getirmek gerekirse, bu tutum, şiir ve eleştiri bahsinde Ali Celep’in günümüz edebiyatı, Büyük Türk Şiiri ve tenkit sanatı muvacehesinde yüklendiği yükün/işlevin temel karakteristiğini de vermektedir. Kendine/milletine dair bir yol tutmak, yol olmak, yol almak. Ali Celep’in ifadesiyle bu yol da zaten milletin yoludur. Kendilikle milletin gerçeklerini özdeş düşünmek. Nurettin Topçu’nun ifadesiyle böylece aşınıp yoğrularak bir ‘millet mistiği’ hâline gelmek. Şairin istikameti=milletin istikameti. Şairin dünyası=milletin dünyası. Şairin değerleri=milletin değerleri. Yani bu manada “kendi kaderini milletin kaderiyle bir ve koşut düşünmek” dediğimiz bir milli, manevi ve insani kaliteden hareketle şiir kumaşını örmektedir Ali Celep. Harp Çantası’ndaki ‘Cami’, ‘Şair Deyince’, ‘Dört Nisan İki Bin Yedi’ , ‘Çıplak Ayaklılar’ vd. epik yönelimli şiirleri bu minval üzere yazılmış ve inşa edilmiş şiirlerdir ve anıt metinlerdir. Tanımlama uygunsa eğer, İstiklâl Ruhu’ndan beslenen ve Modern Epiğin atası Âkif’ten el alan şiirlerdir ve burada Türkçe özsuyu Yunus Emre’ye dek uzanan Türk’ün Şiir Tarihi’nden bahsediyoruz.

Millet mekteplerinde ahlaki kaygular taşıyan her yiğit şairin yürümekle yüksünmeyeceği bir yoldur bu: İstiklâl Yolu.  

Gerçeği farklı bir biçimde ele alışı var

Ali Celep’in imgecilik dönemine ait dediğimiz ‘İşlenmemiş Bir Günah Üstüne’, ‘Kösnü Çağı’, ‘Bekârın Hayal Kırıklığı’ vd. şiirleri, iç gerçeklikle birlikte gerçekliğin imgesel bazda kavranıp ele alındığı daha içe dönük şiirlerden oluşmaktadır. Bu şiirlerde gerçekliğin doğası, belli başlı öne çıkan temler eşliğinde imgenin doğasıyla birlikte kavranarak yer yer gerçek-üstü bir havada biçimlenip metne, uzama yansıtılır. Mesela bu temlerden, kavram ve terimlerden bazılarını sıralayacak olursak; aşk, ölüm, intihar, hüzün, zaman, acı, gerçek, kadın, düşsellik, kader, akıl, tutku, kuşku, korku ve umut, fanilik, gözyaşı, imge, mana, dünya, cennet, boşluk, kalp, düş gücü, sessizlik vb. soyut ve bireysel karakterli kelimeler yine soyut ve bireysel tabiatı haiz şiirlerle birlikte imgesel/zihinsel bir deneyime tâbi tutulur. Ancak burada Ali Celep’in bu temleri işlerken, şiir sanatına özgü kendine has bir kavrayış biçimi olduğunu söylemek durumundayız

Neden ‘kendine özgü’ diyoruz?

Çünkü Ali Celep hangi şairden esinlenmiş ve beslenmişse (Zarifoğlu-Ece Ayhan) bu esnada kendi şiir kumaşının içerimlediği bir özge mühürle bu şiir kaynaklarını metne yansıtmış ve özünde/temelde şiir/millet gerçeğini ‘başka’ bir biçimde deneyimlediğini okuyuculara göstermiştir.

Harp Çantası şiirler toplamını baştan sona ağırlıklı olarak kateden temler, aşk, savaş (tarihte ve gerçekte), ölüm, hüzün ve gerçekliktir.

Şairin aşkı temel bir duygu olarak kavrayışı, derinlikli bir tabiata sahip inceliklerle yüklü bir şair oluşundan mülhemdir.

Şair, aşk karşısında sağlam bir şahsiyet ortaya koymaktadır.

Şairin ölüm temini ele alışı, imgeci döneminde ölümün doğasını kavramak ve gerçekçilik döneminde ise babanın ölümünün ardından duyulan yas duygusu eşliğinde işlenir.

Şairin hüzün duygusunu deneyimlemesi ise bir üst-tem olarak fanilikle birlikte okuyucuya derin bir dünyasallık tecrübesi eşliğinde hissettirmesi yönünde işlemektedir.

Şairin gerçeği kavrayış biçimi, imgeci dönemde, bir üst-gerçeğe ulaşmak, yani cennete ve cennet özlemine yönelik şekillenmektedir.

Böylece şiir sanatında soyut-somut dengesi gözetilerek sıkı sağlam bir şiir/dünya görüşünün tutarlı çizgiselliğine ulaşılmaktadır.

Bunun yanında şair, dünya ve hayat içre iç didişmelerini de şiirine konu edinerek, bir Müslüman şairin ‘korku ve umut arasında’ yaşadığı kıstak düşüncesine okuyucuları taşımakta; dünya topraklarından -dünyevileşme belasına uğramadan- ahirete/cennete yönelik pencereler açarak “tohum bırakan rüzgâr” diyebileceğimiz bir devinim ve dirimsellikle şiir kumaşını sabırla örmeye devam etmektedir.

Şaire yakışan da budur.

Şaire düşen görev, kendi bireysel gerçeğiyle millet/halk gerçeği arasında, bu gelimli-gidimli diyarda faniliğin iç yakan türküsünü çığırmak değil midir?

Çünkü biz biliyoruz ki ‘Tanrı sevgisiyle dünya sevgisi aynı kalpte barınmaz.’

İşte Ali Celep, tüm eserleriyle Âdemoğluna ve Havva kızına bu varagelin işaret fişeklerini sunmaktadır.  

Gerçekçilikte dört dönem

Gerçekçiliği şairin hayat serüveninde dört dönem olarak algılıyorum:

Birinci dönem: Toplumcu gerçekçilik dönemi. Bu dönemde şair, şiirindeki toplumsal meseleleri gerçeklik algısı çerçevesinde sayıp dökmek, toplum kadrolarını temaşa etmek ve betimlemekle meşguldür.

İkinci dönem: Eleştirel gerçekçilik dönemi. Bu dönemde şair, mensubu olduğu milletin kangren olmuş yaralarına ve meselelerine eleştirel yorumlar getirerek bilgisel ve pratik reçeteler sunmaktadır.

Üçüncü dönem: Eylemci gerçekçilik dönemidir. Artık bu evrede şair, somut pratikler ve somut çözüm önerileriyle birlikte bizatihi hayatın içinde devinmekte, gerçek hayatın mıntıkalarında dolaşmaktadır.

Dördüncü dönem, şairin ‘proje gerçekçiliği’ dönemidir. Bu aşama, somuttan bir sonraki evredir; sıkı-sağlam bir yapı kurma, bir tefekkür dünyasının somut inşasına başlama ve tamamlama dönemi bu dönemdir. Bu daha çok Sezai Karakoç’un Diriliş Mefkûresinden yola çıkarak ve Yüce Diriliş Partisi’ni kurarak somut bir adım atması gibidir. Hakeza İsmet Özel’in de Türklük çerçeveli tefekkürünün, İstiklâl Marşı Derneği çatısı altında, yani ‘tütmesi gereken son ocakta’ cisimleşmesi gibidir. Bu son evrede şairin ille de bir parti veya dernek kurması şart değildir; tutarlı-bütünlüklü bir şiir/dünya görüşünü taşıdığını iddia ediyorsa, millet/halk/toplum ve memleket yararına olabilecek, gösterişten, kibir ve riyadan uzak somut adımlar atması, yaraya somut olarak merhem olması, yani kalben buğzettiği ve diliyle eleştirdiği kötülüğün yayılmasına engel teşkil etmesi için bir de eliyle bu kötülüğü durdurmasıdır. Evet rüya görmüyoruz, ‘durdurmasıdır.’

Şair, millet ve ümmet namına hareket ettiği için ‘evrensel insanlık katına’ yükseldiği dönem bu dönemdir.

Peki, Ali Celep ‘Harp Çantası’ kitabıyla gerçekçiliğin hangi aşamasında yer almaktadır? Hepimizin olduğu üzere, toplumcu-gerçekçilik dönemini yaşamaktadır.

Ali Celep’e önerimiz: Toplumcu-gerçekçi döneminden sonraki dönemleri dikkate alarak, yani şiir/dünya görüşünün çerçevesini geniş tutarak ‘proje gerçekçiliği’ dönemini, yani ki ‘eyleme tempo tutmak’ dediğimiz soyut-somut bütünlüğünü şiir/millet yolunun güzergâhını geniş kılarak yaşama/yasama, idrak ve inşa etme sürecinin şairi olması yönündedir. Bu yol, hepimizin yürüyeceği bir yol olmalıdır. Milletin istikameti, sıhhat ve selametinin güzergâhı bu yol üzerindedir. Türkiye’de bir şair/düşünür, milletin yürümesi gerekli ‘kendine özgü’ yolundan bahsediyorsa, eğer ki tutarlıysa, ‘proje gerçekçiliği’ üzerinde düşünmeli, işbu öneriyi dikkate almak durumundadır. Diğer türlü -istisnalar müstesna- işin/meselenin/konunun sadece ‘edebiyatını’ yapmış oluruz.

Şiir şiirde kalmayacaksa, şiir metin yüzeyinden ibaret olmayacaksa, kendimize ‘yazdıklarıyla yaşadıkları arasındaki makas açık’ muamelesinin görülmesine rıza göstermeyeceksek, ‘proje gerçekçiliği’ evresini ciddiye almak gerekmektedir.

Bu yazı çerçevesinde şaire ve günümüz şairine önerim, ‘proje gerçekçiliği’nden ibarettir.

Evet, doğrudur. Kimse teoride kahraman olmak istemez.

Harp Çantası kitabını okumak için tıklayınız:

https://www.kitapyurdu.com/kitap/harp-cantasi/647013.html

Harp Çantası hakkında yazılmış diğer yazılar için tıklayınız:


[1] Kitap Eleştirmeni

[2] Ali Celep, Harp Çantası, KDY, Nisan 2023, İst.

Reklam 2 Makale

Mustafa Nurullah Celep

haberedebiyat.com Genel Yayın Yönetmeni & Edebiyat Eleştirmeni-Kitap Editörü

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam 3 Yorum
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyicinizi Lütfen Kapatın!

Sitemizi Reklamlarla Fİnanse Ediyoruz Lütfen Reklam Engelleyiciyi Kapatın Anlayışınız İçin Teşekkür Ederiz.