Taramalı TüfenkGenel Yayın Yönetmeni'ndenHavan TopuManifestoönemliPolemikler

Başlarken: 2 ya da “Ya ben öleyim mi söylemeyince!” (*)

Mustafa Nurullah Celep

Başlarken: 2 ya da “Ya ben öleyim mi söylemeyince!” (*)

31. 12. 2022/Yılbaşı Gecesi

“Sen bana yeni yılsın her dakika” diyen Sezai Karakoç‘un yeniden başlama heyecanından ve tazeliğinden yoksunuz.

Çünkü her yıl olduğu üzere, yeni yıla da mutat pesimist duygulanımlarla bir giriş yapıyoruz.

Reklam 1

Çünkü zam üstüne zam yapan, “zam şampiyonu” bir ülkede yaşıyoruz.

Yüzümüzü güldürecek ekonomik gelişmeler yaşanmıyor bu ülkede.

En azından “tuzu kuru” olmayanlar için yapıyorum bu tespiti.

Asgari ücret 8500 TL oldu ama buna paralel olarak, aynı anda yiyecek ve içeceklerde, iki-üç kat zamlarla karşılaştık; henüz daha yeni yıla girmeden. Yeni yılın ilk günlerinden bahsediyorum.

Rus Narodnikleri gibi artık köye döneceğim!

Sakarya-Karasu’da yaşama tutunmak, istim üstünde yürümek gibi ya da bıçak sırtı yaşamaklar ve yazmaklar diyelim.

Bu durumda benim, kişisel olarak, Haber Edebiyat Genel Yayın Yönetmeni olarak da köye dönmekten başka çarem kalmıyor.

Yeni yıl içinde, en geç mayıs-haziran aylarında, köye, köy hayatının doğallığına, arılarıma, çiçeklerime, baba yadigârı otağıma geri dönüyorum.

Köye dönersem, yazarlığı ve editörlüğü rölantiye alacağım, yani bir önceki yazımda da belirttiğim gibi site işleri “topal bir Kaplumbağa” gibi yavaşlayacak ancak yazı-çizi ve editörlük işleriyle ilgilerim, bağ-bahçe işlerinden zaman buldukça mümkün hale gelecek. Köyde kardeşlerimle alakadar olacak, bu âhir ömründe anacağımı mutlu etmenin gayretiyle didineceğim.

Herkesin, her yazarın, her yazın ve yayın emekçisinin, bir gün işleri sarpa sardığında dönebileceği bir evi, bir yurdu olmalı diyeceğim.

Haber Edebiyat, kültür derebeylerine ve edebiyat çetelerine karşı bir oluşumdur!

“Kültür derebeyleri” deyince, sağlı sollu “kültürel iktidar” temsilcilerini anlıyoruz.

Bu kapsama, içinde yayıncı baronlarının olduğu büyük büyük dergiler ve yayınevleri giriyor.

“Edebiyat çeteleri” deyince de bir şair/yazar ağabey etrafında toplanmış müritler ve tilmizler topluluğunu ve onların devlet ve iş adamları destekli kurumsal dergileri ve benzeri oluşumları anlıyoruz.

Yani bu kadar açık, seçik ve net yazıyorum.

Hak etmeyen ödüller…

Türlü çeşitli ahbap-çavuş ilişkileriyle al gülüm-ver gülüm havasında verilen ödüllerin itibarına inanmıyorum.

Kendi adamlarına verilen Kültür ve Turizm Bakanlığı ödüllerinin ve Necip Fazıl’ın poetikasıyla uzaktan yakından alakası olmayan bu yazarlara verilen ödüllerin itibarını da en direkt çöpe gönderiyorum.

Necip Fazıl’ın şiir ve hikâye anlayışıyla taban tabana zıt şair ve öykücülere Necip Fazıl ödüllerinin verildiği bir ülkede yaşıyoruz, günaydın!

Tüm bu haksız payelenmelerin muteber olmadığını zaten herkes biliyordu; biz de bunu yazıyla dile getirmiş olduk.

Genelde “biz bunların ne olduğunu biliyoruz” deyip ikili konuşmalarda serzenişlerini dile getiren yazarlar ve yayıncılarla karşılaştık ama iş yazı yazmaya ve eleştirmeye gelince korkak ve çekingen davrandıklarını gördük.

Edebiyat çetelerinin ezici ağırlığı karşısında ürkmeyin!

Özgürlükler ülkesi Türkiye’de, edebiyat çetelerinin ezici ağırlığına rağmen özgürce hareket edemeyen, uzlaşmak zorunda kalan yazarlar tanıdık, bu 20 yıllık süreçte…

Edebiyat çetelerinin “yok sayma” ve “görmezden gelme” politikalarına karşı ürkek ve çekingen davranan bu yazarların oldukça “pısırık” olduğunu görüyorum.

Edebiyat çetelerine “muhalif yazarlık” kimliğini yasaklıyorum!

İsmet Özel de Sezai Karakoç da Nuri Pakdil de (son zamanları hariç) hayatta yaşadıkları müddetçe mevcut iktidara doğruları ve yanlışları itirazlarıyla birlikte söyleyebilmişlerdir. Ancak apaçık görülüyor ki edebiyat çetelerinin bu konularda bırakın eleştiriyi, iktidarın nimetlerinden ve imkânlarından faydalanan bir tutum ve bir etkinlik kapsamında hareket ettiklerini gördük. Bundan kelli bu pespaye, yalaka, gevşek ve goygoycu edebiyat adamlarına muhalif olmayı yasaklıyorum. Bu kifayetsiz muhterislerin, sözün/yazının onurunu ayaklar altına alan tutumlarının ve yazarlıklarının inandırıcılığı ve sahiciliği artık kalmamıştır.

Edebiyattan ziyade dostluklara inanıyorlar…

Bu edebiyat çetelerinin en temel ve belirgin özelliği, edebiyat ve yazınsal etkinlik yerine dostluğu öncelemeleridir. Bu yüzden, niteliksiz bir ürün, bir eser ortaya konduğunda, eğer ki bu gruplardan birine bağlıysanız, takdirle ve övgüyle karşılanmanız mukadderdir.

“Bizden olsun da çamurdan olsun” anlayışına sahip olan bu gruplarda ortaya konan ürünler, şiirler yazılar, metinler; pekâlâ gümüş ve bakır bir eser gibi olan niteliksiz kitaplar, “altın eser” muamelesi görebilir.

Birbirleriyle yaptıkları söyleşiler ve ısmarlama yazılarla sürekli gündemde/vitrinde kalma kaygıları, temel tutumlarıdır ve önceliklidir.

Bu konuda aynen 1980 Kuşağı gibi hareket ediyorlar, yani karşılıklı anlaşmaya bağlı söyleşilerle, birbirlerinin reklamını yapan kitap tanıtımı yazılarıyla (aslında edebi eleştiri değildir bu metinler, tümüyle övgüleme yazılarıdır) ayakta durmaya, göz önünde kalmaya, vitrinde yaşamaya özel önem atfediyorlar… Bu bağlamda değme reklam yazarlarına taş çıkartan reklamcı ve tüccar bir kuşaktır bu yazarlar.

Bir davayı, bir şiir ve edebiyat davasını samimiyetle iletmek yerine, kendi kitaplarını dostlarının yardımıyla reklamize etmeyi şiar edinmişlerdir…

İşte “Haber Edebiyat Okulu” ve Haber Edebiyat’ın cesaretli ve korkusuz okuyucuları bu niteliksizler ordusu karşısında ürkmeyecek, sözün değerini daima koruyacaktır…

Haber Edebiyat sitemiz, işte bu samimiyet yoksulu yazarların kirli çamaşırlarını açığa çıkarmak için kendine bir görev belirliyor: Eleştirmek!

Çünkü tek silahımız ve tek gücümüz eleştirmektir.

Sırtımızı bir holdinge, bir yayıncı kuruluşuna, bir dergiye veya bir devlet kurumuna yaslamadık…

Doğrulukla ve mertçe, cesaretle eleştirmek, bizim Haber Edebiyat olarak tek ŞİAR’ımızdır.

Eleştirinin Narodnikleri, edebiyat çetelerinin başına bela olacak!

Er ya da geç köye, haklı yaşamıma, evime döneceğim… Ancak bu dönüş, suskun‘un ikliminde yaşayacağım anlamına gelmiyor.

Elden ayaktan düşünceye kadar, sözümü/kalemimi sıkıca kavrayacak, yiğitçe ifade edecek, yazarlığın da bu postmodern zamanlarda bir haysiyeti olduğunu dosta düşmana haykıracağım!

Şahsiyetleri yalama olmuş bu çete reislerine ve elemanlarına, (Hakikatli eleştirel bir karşı oluş nasıl inşa edilir) mukavemetle göstereceğiz.

Haber Edebiyat’ın devrimci yürüyüşü, yazınsal özgürlük bilinciyle yoluna devam ediyor, devam edecek…

Bizi izlemeye, bize izlek olmaya devam edin.

Saygılarımızla…

(*) Yunus Emre

haberedebiyat.com

Başlangıç yazımızın ilk bölümü şu linkte:

https://haberedebiyat.com/2022/12/25/baslarken-ya-da-savasarak-yazmak

Reklam 2 Makale

Mustafa Nurullah Celep

haberedebiyat.com Genel Yayın Yönetmeni & Edebiyat Eleştirmeni-Kitap Editörü

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam 3 Yorum
Başa dön tuşu