Şiir YazılarıKöşe Yazarları

Leyla Çağlı’nın Şiirleri ya da Kuyu-Dil’in Poetikası

Genç yaşta yitirdiğimiz Şair Leyla Çağlı üzerine Mustafa N. Celep'ten vefa yazısı...

Mustafa N. Celep (*)

Leyla Çağlı’nın Şiirleri ya da Kuyu-Dil’in Poetikası

Dilinin yoğunluğundan doğuyor şiir Leyla Çağlı’da. Yani kendi özge diline, burada duygularının ve zihinsel imgeleminin diline abanarak bir şiir yaratım ve inşa sürecinden bahsediyoruz. ‘İnşa süreci’ ama önce bir duyuşsal yıkım sürecini de ihmal edemeyiz, bu şiirleri kavrarken. Çağlı, kendini yıkarken yapan ve tersi, kendini yaparken yıkan bir ‘kuyu dil’ yaratmış, iki kitaplık bu duygu-yoğun toplamla. Kendine, kendi farklı diline, kendi ‘başka’ benliğine odaklı bir kuyu-dil’den bahsediyoruz nitekim. Kendine kapaklanarak çoğalan, kendi öz benliğini yoğunlukla aşkınlayan bir ‘öz-dil’ demek de mümkün. Kendi yıkılmış benliğinin özüne dair derişik, sıkı bir şiir dili bu.

“cıva şaşkınlığı zerkedilmiş gözlerin

sözün ağusunu yutkunan kuyu-su” (insan kokusu)

Reklam 1

Dil bir aşkınlaşma girişimidir Çağlı için. Metinsel bir aşkınlaşmadan bahsetmiyoruz, öze yönelik, özün anlamlandırılmasına yoğunlaşan, metaforlarla örülmüş derin bir şiir dili, bir kuyu-dil girişimidir Çağlı’nın yapıtları.

“dilimle ıslatıp kıvrılan ipi

iğne deliğinden geçirmek

kadar olağan bir şey

dünya denen ateşten çelenge

boynumu uzatmam.” (Kafes)

Çağlı’nin şiirlerinin en belirgin niteliği, ‘mecaz’ yüklü oluşu ve özünü/saflığını sembollerle dile getirerek bozulmamış olan’a ulaşma çabasıdır. Çünkü ‘yaralı’ bir şiiri vardır Çağlı’nın, dünya ile, aşk ile, ötekileştirilmenin dışlayıcılığıyla, aşkta karşılık bulamamanın sancısıyla, ayrılık acısıyla özcesi özünü yıpratan her şeyle, mesela yalnızlık ve kırgınlıkla yara almıştır Çağlı şiirlerinin öznesi. Elbette burada bir kuyu-dil’den bahsedilecektir, elbette burada derin bir duygu-bilinç yarılmasının ve iç yangınlarının kavurucu öz sıcaklarından, bir mengenede kalmış ‘yürek-dili’nden bahsedilecektir, bahsedilir.

“inceldiği yerden kopuyor,

uranyum zengini çağın

cızırtılı alaşımıyla,

madeni akrabalıklarım.

ardışık hayatların

altını çizerek sustu kalbim.

ondan daha mutlu öleni görmedim” (çölle vals)

Mesajını ‘ima’ ederek nahiflikle hissettiren bir şiirdir Çağlı’nın şiiri. İdeolojik bir çığırtkanlıkla apaçık bağırmaz bu şiir, dokundurarak incelikle eleştirisini yapar. Yukarıdaki bölümde ‘madeni akrabalıklar’ diyerek simgesel bir göndermeyle kapitalizm eleştirisi yapar ama bu eleştiriyi de güncele indirgeyerek basit olana, ucuza kaçmaz Çağlı’nın şiir öznesi. Buradan Çağlı şiirlerinin ikinci belirgin niteliğine ulaşıyoruz: Dolayımlı ve içrek bir dil ve şiir algısıdır bu şiire ayırıcı bir nitelik katan. Bu nitelikleri taşıdığı için çok çağrışımlı ve çok anlamlı şiir evrenlerine götüren, ‘ölmez’ bir şiir karşısındayız. Her okuyuşta çoğalan ve kendi iç dünyasına ‘kalp gözü’nü çevriltmiş ve haddi zatında ‘iç deniz’lerde çalkalanan bir şiir dili, bir kuyu-dil…

“çağlayan gibi iner

gecenin saç diplerine

uyuyan, hücreleridir aşk

koku birikintilerinin

bir dilden, daha az işlek bir dile

kusurlu çevirisidir,

göğe açılan tüm kapılardan,

doluşan denizin yüzü.” (Deniz pür cıva ta ki son uğrağı somun)

Çağlı şiirlerinin belirgin üçüncü bir niteliği de masalsı bir atmosfer ve imgelemle birlikte mitolojiden beslenen bir anlam evrenine sahip oluşudur. Çağlı, mitolojiden beslenirken daha çok kadın duyarlığının doğasını kavramak yönünde beslenir ve hepsinden önemlisi varoluşa ilişkin yalnızlığını ve adlandırma arayışını mitik ögelerden dayanaklar sunarak aktarmasıdır. Çağlı şiirlerinin masalsılığının kökeni çocukluğuna kadar iner ve oradan kendi kırılgan doğasını tanıyarak ve tanımlayarak yeni ve keşfedilmemiş anlamlar devşirme arayışındadır. Bu arayıştaki temel tutum, âdemoğlu ve Havva kızının kendi ruh koridorlarına çağrıyla şekillenen bir özüne dönüş, ağırlıklı yer tutacaktır.

“…İki atımlık jeste karşılık verilmiş

bir meyve tabağı gibi aşırılık

en az bir kez dönmüştür arkasını

en az bir kez arkasına dönmüştür herkes.

yusuf veya orpheus!

hafifletici sebebi sırtında, cürme mim

teninde aynı pandomim

yok acelesi kendine dönmeye

kimsenin, acelesi yok

kendinden dönmeye.

dar bir aralıktan gelmekle mi

gitmekle mi iyi etti eurydice” (Yusuf veya Orpheus)

Özcümle, erken yaşta yitirdiğimiz Leyla Çağlı’nın bu toplu şiirleri de ‘kuyu-dil’ örneğinde olduğu üzere daha başka okumalara da açık, yorum derinliğini sanatının kılcal damarlarında taşıyan, anlamca gür-gürbüz bir şiir oluşuyla okurunu iç fırtınalarla özdeş lirik bir yolculuğa çıkarıyor.

Okumasını bilenin ve direnen-inatçı okurun, dönüp yeniden okuyabileceği şiirlerden oluşuyor Leyla Çağlı’nın sıkı şiirleri…

(*) Editör-Kitap Eleştirmeni

Reklam 2 Makale

Mustafa Nurullah Celep

haberedebiyat.com Genel Yayın Yönetmeni & Edebiyat Eleştirmeni-Kitap Editörü

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam 3 Yorum
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyicinizi Lütfen Kapatın!

Sitemizi Reklamlarla Fİnanse Ediyoruz Lütfen Reklam Engelleyiciyi Kapatın Anlayışınız İçin Teşekkür Ederiz.