Düşünce YazılarıMakaleler

Yerlilik, Entelektüel, Medeniyet, Kültür ve Millet Mefhumlarında “Şirazeyi Yakalamak”

Mustafa Nurullah Celep

Yerlilik, Entelektüel, Medeniyet, Kültür ve Millet Mefhumlarında “Şirazeyi Yakalamak” (*)

1.

1990 Kuşağı’nın etkili şair eleştirmenlerinden Ali K. Metin, son birkaç yıldır Türkiye’nin, Türk düşüncesinin ve Türk ve Dünya siyasetinin temel sorunlarına dair yazdığı sıkı ve derinlikli yaklaşımlarla örgülenmiş yazılarıyla kültür ve düşünce evreninde tebarüz etti. Metin’in bu kitabı, önceki “Gelecek Arayışı” (**) eseriyle birlikte ikinci düşünce verimidir. Metin, ilk düşünce veriminde daha güncel sorunları özgünlükle ele alırken, bu ikinci verimde özgünlük ve derinlik niteliğini yitirmeden Türk düşüncesinin öne çıkan öncüleriyle birlikte başlıkta da belirttiğimiz yerlilik, entelektüel/aydın, medeniyet, kültür, sanat, şiir, millet, kültür endüstrisi, şehirleşme, barbarlık, yol/yolculuk, hakikat gibi düşünsel ve kültürel konuları yerli, hakikatsever bir bilinç ve bakış açısıyla kavrayarak “düşünce adamı” kimliğini daha bir pekiştiriyor.

Şirazeyi Yakalamak, iki bölümden oluşuyor; birinci bölümde Türk düşünce dünyasına katkılar sunmuş öncülerin eserlerindeki temel meselelere çözümleyici/analitik bir bakış getiriyor, yazılarında yer yer bu öncülerin eserlerindeki belirsizliklere ve boşluklara eleştirel bir yaklaşımla değinerek ihtiyacımız olan, övgülemeci ve idealize edici bir tutumdan uzak bir ‘nesnellik’le daha dengeli bir yazı tarzı belirliyor.

Reklam 1

Birinci bölümde kavramsal bir analize tâbi tutulan düşünce öncüleri kimleridir?

Muhammed İkbal, Namık Kemal, Mehmet Akif, Kemal Tahir, Cemil Meriç, Peyami Safa, İdris Küçükömer, Kurtuluş Kayalı, D. Mehmet Doğan’ın içerdiği düşünce atlasları, öne çıkan konuları ve meseleleriyle düşünsel bir analize tâbi tutuluyor.

Ali K. Metin’in analizlerinin temel özellikleri arasında en başta nesnellik geliyor. Duygusal bir yaklaşımdan uzak olan bu nesnel tutum, yüceltmeci bir bakıştan da beridir. Kavramsal düşünen bir yazardır Metin. Düşünce yazıları da ele aldığı düşünce adamının temel meselelerini tefrik etmesiyle birlikte derin bir kavrayışı yedeğinde taşır. Metin’in analizlerinin ikinci özelliği eleştirellik, yani ele aldığı öncünün düşünce dünyasındaki tutarsızlıklarını ve zihniyet boşluklarını sahicilik ve hakikatçi bir perspektiften eleştiri tahtasına yatırmasıdır. Metin’in bu kitabındaki analizlerinin üçüncü özelliği ise düşünce adamının zihniyet evrenine nüfuzuyla koşut derinlik kat sayısının ve kavrayışının sıkılıkla mücehhez oluşudur.

Kitabın birinci bölümünün bir başka özelliği de Metin’in yerli düşünce kaynaklarını ve beslenme damarlarını belirginleştirmesidir. Böylece ilk düşünce verimine nazaran ayakları yere daha sağlam basan “yerli bir düşünce eri”yle karşı karşıyayızdır.

2.

İkinci bölümde, artık ilk bölümde ele aldığı düşünce adamlarının fikirlerinin bir açılımı ve kendi özgün katkısı diyebileceğimiz, daha bir meselelerin öne çıktığı, odaklandığı konuların daha bir derinlikle kavranıp yorumlandığı, düşünsel önerilerin ve eleştirilerin sıralandığı manifestik değeri de olan müstakil yazılar yer alıyor.

Bu bölümde öne çıkan ağırlıklı temel izlek, entelektüel/aydın meselesidir. Metin’in entelektüel izleğinde düşünsel şirazeyi yakaladığı nokta, entelektüel figürünü özgürlük karakteriyle tanımlamasıdır, bunun yanında entelektüelin alamet-i farikası olarak da “hâkim güç ve değerlere dokunmak” niteminde bulunarak bu figürü sorgulayıcı ve tutarlı bir kişilik/şahsiyet olarak tavsif etmesi, hakikati her ne pahasına olursa olsun dile getiren trajik ve anti-konformist özne olarak betimlemesidir:

“Entelektüelin en büyük iddiası, varlık sebebi olan hakikati aramak ve söylemektir; bunun için kendisini inkâr anlamına gelen her türlü angajmanı reddetmek zorundadır. Entelektüel sorumluluk böyle bir ahlaki duruş gerektirir.” (s.134-135)

“Entelektüelin işi, hakikat arayışını ve kavgasını her pahasına sürdürmektir.” (s.135)

Dünya sisteminin tersine düşünen her sahici aydın gibi Ali K. Metin de entelektüel konusunu şöyle noktalamaktadır:

“…Dünya sistemine mugayir bir entelektüel hegemonya, egemen konumdaki çıkar odaklarının ve ilişkilerinin mezarını kazacaktır.” (s.156)

“Şirazeyi Yakalamak” kitabında öne çıkan bir diğer izlek de bir “paradigma ve tarz-ı hayat meselesi olarak medeniyet” kavramıdır. Medeniyet düşüncesinde içkinleşmiş tabulara karşı “barbarlık ruhunu” bir alternatif olarak öneren Metin, medeniyetçi tasavvurlara İsmet Özel gibi kuşkuyla yaklaşmakta, medeniyeti İslam’ın amentüsüyle sahih bağlar korunarak sahici, gerçekçi ve muteber bir tekâmül kavrayışının paralelinde düşünerek esasa ilişkin bu düşünceyi hareket noktası belirlemekte, özcümle, medeniyet olgusunu ontolojik bir yaşantısallık çerçevesinde düşünmektedir. Her daim sahici ve hakikatçi düşünceyi savunan ve dile getiren Metin, medeniyet nokta-i nazarında sahih olanı ifade etmekte, bir mal-i hülya ve ideal biçim olarak medeniyet tasavvuru yerine, medeniyet meselesini beşerî vicdanı ve aklı selimi harekete geçiren ontolojik hüviyeti haiz sahih bir öz olarak kavramaktadır.

Söz ve yazı konusu eserin üzerinde durduğu bir diğer izlek de “kültür” olgusudur. “Kültür Meselesi Üzerine Dokuz Fragman” başlığını taşıyan mezkûr yazının, önerileri, doğrudan ve belirleyici tespitleriyle “manifestik” karakterde bir yazı olduğunu ifade etmek gerekiyor.

Körleştirici bir asabiyet tutkusuna karşı olan Metin, küreselleşme sürecinin geldiği bu aşamada artık Türk ve Dünya milletleri olarak bir “kültür savaşlarına” doğru evrilen bir sürece girdiğimizi ifade etmektedir. Metin, kültürü bir “tabu” olarak değil, bir “varoluş meselesi” olarak ele almakta, kültürel mücadelede başarının “niteliğe” öncelik verilerek sağlanabileceğini düşünmektedir. Aynı şekilde yazar, millet olarak kültürel etkileşime açık olmak gerektiğini dile getirmekte, kültür olgusuna bütüncül bir perspektif getirerek kültürel terkibi gerçekleştirmenin yolunun “fikrî bir terkibi” başarmaktan geçtiğini ifade ederek millet olarak bütün sahiciliğiyle “kurucu bir fikriyatı” tekevvün ettirmekten başka çaremiz olmadığını, evrensel bir ufka ve potansiyele sahip bir “fikir hamlesi”ni gerçekleştirmek gerektiğini dile getirmektedir. Bunun için de kültürel mücadeleyi “teorik bir derinliğe ve gövdeleşmeye” doğru zorlamak gerektiğini ifade etmektedir. Özcümle Ali K. Metin’in kültür meselesinde temel önerisi, kültürel hayatta “teorik bir devrim gerçekleştirmek” yönündedir.

Hemen her yazısında esasa ilişkin titiz ve önemsenmesi elzem olan düşünceler ve eleştiriler dile getiren Metin’e göre “kültür, esas itibariyle bir sahicilik ve şahsiyet meselesidir.”

“Sahip olduğumuz kültürel birikimi çağın realitesiyle buluşturacak zihnî üstünlüğü sağlamak gerekiyor.” (s.163)

Ali K. Metin’in “kültür davamızda” önerdiği temel çıkış noktası şu cümlelerde tebarüz etmektedir:

“Kültürel muhafazakarlığın şekilci ve saplantılı reaksiyonerliğine de yabancılaşmanın şahsiyetsiz tutumuna da prim vermeyen sahicilik arzusu ve şuuru, kanaatimce kültür davamızın mottosunu tayin edecek en temel unsurdur.” (s.169)

Türk düşünce dünyasının temel meselelerine deyim yerindeyse bir “hakikat aşısı” vurarak esasa müteallik fikirler öne süren Metin, “kitle kültürü” ve “kültür endüstrisi” konularında da hakikatsever tutumunu elden bırakmaz ve ciddiye alınmaya değer mühim tespitlerde bulunur:

“Kitle kültürü bilginin hakikatle bağını kopartarak onu bir tüketim nesnesine dönüştürür. Kültür veya bilgi artık hakikat bağlamından uzaklaşmış, bir anlamda mecrasından çıkarılmış ve pasifize edilmiştir.” (s.180)

Kültür meselesinde bu satırların sahibinin düşüncesi şu şekildedir:

Siyasi iktidarın önceliği “ekonomik” kriterler olduğu için kültür davasında ne düşünürsek düşünelim, hangi önerileri öne sürersek sürelim, karanlığa şarkı söylemek veya duvara konuşmak gibi olacaktır. Bu bağlamda Metin’in son derece soyut düşündüğünü, somut verilerden hareketle düşünmediğini ifade etmek gerekiyor. Somut veri: Ekonomide “ilk 10’a girmek” şeklinde hedeflenen Neo-liberal politikalarla parasal değerlerin, kültürel değerlerin önünde ve önceliğinde yer almasıdır. Bu bapta Metin’in bu konuya dair bir eleştiri getirmediğini görüyoruz. Dile getirdiği konular spesifik ve soyut kalıyor. Somuta inmiyor. Kültürel konulara dair problemin kaynağının, siyasi iradenin temel politikalarından beslendiğini dile getirmek de ayrıca risk almaktır, Metin bu riski göze almıyor…

Türkiye’de düşünce adamları dile getirdiği söylemleriyle “iddialarından vurulan” bir duruma, pozisyona eninde sonunda geliyorlar. Metin’in aşağıdaki paragraflarda “iktisat ve ahlak” konularında sorduğu sorular, bugün Türkiye’de İslami söylemleriyle tebarüz etmiş her aydına/entelektüele sorulması gereken sorulardır; aynı şekilde bu düşünceler bu soruları soran yazarın “kişisel hayatında bir karşılığı var mıdır?” sorusu da yöneltilmesi, sorulması ve sorgulanması gereken temel konudur:

“…neden mesela bencilliğin ve rekabetin egemen olduğu bir iktisadi düzen yerine, dayanışma ruhunun ve paylaşmanın esas alındığı bir düzenden yana olmayalım? Sömürüyü, eşitsizliği neden insanlığın doğal hali diye kabul edelim?” (s.189)

“Dinin özünde her türlü haksızlığa karşı mücadele etmek varsa bunu mülkiyetin bütün formlarına şamil hale getirmekten daha doğal, daha gerekli ne olabilir?” (s.191)

“Şirazeyi Yakalamak” kitabında Metin’in millet olma bahsinde şirazeyi yakaladığı bir diğer nokta ise kapitalizm temelli işleyen kültür endüstrisinin milletin temel değerlerini paraya tahvil ederek, metalaştırarak dejenerasyona uğratması, bir değer aşımına sebebiyet vermesidir. Metin’e göre kültürel mirasımızı korumanın yolu, millet olma şuurundan geçiyor:

“Kültür endüstrisinin ezici baskısı karşısında kültürel mirası korumaya yönelik gayretler, ancak bir millet olma şuuruna dayandığında anlam taşır.” (s.200)

3.

Metin’in poetikasında temel kavramlardan olan “barbarlık” nosyonu, şehir, şehirleşme, yabancılaşma, yol, yolculuk, istikamet ve hakikat konularında da bir kez daha zihin gündemine gelir. Metin’e göre barbarlık, şehirler ortasında mekanik hale gelen tekdüze hayatlarımıza bir tazelik ve umut aşısı olmanın yanında, şehrin uyuşan ruhunu da harekete geçiren bir insanlık ufkudur. Bu ufuk Metin’e göre, bütün zihinsel etkinliklerimize tedarik edilmesi gerekir:

“Başka deyişle barbarlık, şehrin uyuşan ruhunun ötekileştirdiği insanlık ufkudur. Şehrin ruhunda gedikler açmak için, en başta şiire bu ufkun kazandırılması gerekmektedir.

Sadece şiire mi? İnşa ve istikamet şuuruyla yoğrulan bütün zihin uğraşlarımıza bu tedariki sağlamalıyız elbette.” (s.207)

Ali K. Metin’in bu ikinci düşünce veriminde dile getirdiği ve ifadeye kavuşturduğu temel meselelere katılmakla birlikte, benim takıldığım husus, dilinin, anlatımının, üslûbunun fazlasıyla yoğun ve derişik bir halde soyutluk içermesidir. Oysa ki sosyolojik düşüncede somut verilerden hareket ederek, alabildiğine seçik bir anlatım tarzı, bir üslûp belirleyerek her kesime hitap eden bir yazma yöntemi izlemek gerekiyor. Bu bağlamda “Şirazeyi Yakalamak”, bu haliyle son kertede kısıtlı ve sınırlı bir okur kitlesine hitap etmektedir. Yani bu yazıların geniş okuyucular kesiminde bir karşılık bulması mümkün değildir. Bu da Metin’in daha çok felsefenin dilini/söylemini kullanarak kavramsal düşünmesinden kaynaklanmaktadır. Mesela bu noktada Kurtuluş Kayalı’nın veya Hakan Arslanbenzer’in Türk Sosyolojisine dair yazdığı yazılar son derece seçik, açık ve anlaşılır bir dille meseleler soyutlaştırılmadan somut olarak anlatılarak daha etkili sunulmaktadır. Metin’in bu konular üzerinde düşünmesi, eserlerinin okuyucular katında ciddi bir karşılık bulması noktasında elzem önerilerdir. Bu bağlamda “Şehir ve Ötekisi” metinden itibaren son üç metnin bahsettiğimiz çerçevede daha seçik ve anlaşılır metinler olduğunu ifade edebiliriz.

Ekonomik göstergelerin pek revaçta olduğu günümüz Türkiye’sinde “Şirazeyi Yakalamak” kitabının, fikir çölleşmemize birebir panzehir olacak kertede ihtiyacımız olan “büyük düşünmenin ve büyük cesaretin” işaret fişeklerini sunuyor, bunun yanında Türk Düşünce Atlası’na bir ilmek daha atarak “günümüzün düşünce adamları” hanesine bir artı değer daha ekliyor, böylece okuyucusunu sahici bir hakikatçi bakış açısından evrensel ve düşünsel bir çiçeklenmeye davet ediyor.

– – –     

(*) Ali K. Metin, Şirazeyi Yakalamak, EOY, Haziran 2022, Ank.

(**) Ali K. Metin, Gelecek Arayışı, Kopernik Kitap, Mayıs 2021, İst.

Reklam 2 Makale

Mustafa Nurullah Celep

haberedebiyat.com Genel Yayın Yönetmeni & Edebiyat Eleştirmeni-Kitap Editörü

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam 3 Yorum
Başa dön tuşu