Köşe YazarlarıEleştiriŞiir DeyinceŞiir Yazıları

Ali Celep, Ömer Şişman’ın ‘Ne Kadar’ Adlı Şiiri Üzerine Yazdı…

ALİ CELEP

ÖMER ŞİŞMAN’IN ‘NE KADAR’ ADLI ŞİİRİ ÜZERİNE

Bir şair için şiirinde yaptığı biçim denemeleri bir zaman sonra ilginçliğini yitirebilir.

Başkaca, biçimleri rahatsız edici bir biçimde şiirde denemek de şairini ilginç bir oyunbaz konumuna düşürebilir. Bir biçim denemesi, şiirde tıpkı geometrik kusursuzluk olarak algılanıyorsa, salt bilinçli gerçeklik olarak görülüyorsa veya öylesine aykırı bir biçim olarak tasavvur edilmekten ibaret kalıyorsa, şiir bahsinde yanlış ve gereksiz bir yerdeyizdir artık.

Biçim denemelerinin şaire katkısı, onu kışkırtan imgenin sunumuna yardımcı olduğu ölçüde değer kazanır ve bu şairin şiirindeki şahsi duruşuyla gerçeklik duygusunun birbirine kanat vurduğu bir söyleme biçiminde amacına ulaşır. Biçim, tarihte ve gerçekte hiçbir zaman bir tür şiir olmadı. Belki şiir işini bütünleyen parça-işlerden biri olmuştur. Bence biçim, şiirsel gerçekliği barındırdığı ölçüde, varlık şarkımızın soy bir ayrıntısıdır. Ve bu manada biçim okuru biçimde bırakmamak için biçimlendirilmiş soy ayrıntının kusursuz geometrisi olabilir.

Reklam 1

Ömer Şişman’ın genç bir şair olarak önemini daha ciddi hissetmemize yol açan farklılığı, onun gerçeklik arayışıyla biçim denemelerinin şiir yaşamında kendine has bir canlılıkla örtüşmesidir. Heves dergisinin Ocak 2008’deki son sayısında (16.cilt) çıkan ‘ne kadar’ adlı şiiri, biçimin şiirde salt bizi etkilemek amaçlı olmayan yapısıyla günümüz şiir yelpazesinin klas verimlerinden biridir. Aşağıdaki hoş ikiliğe bakın:

‘kafam buz gibi durdu ordalıkda

kalktım kafasızlığımı düşündüm’

Ömer Şişman bireysel anılarını yazmıyor bize, sırası geldiğinde nasıl konuşacağını bilmeyen bir toplumun, şairin imgeleminde nasıl biçimlenip canlandığını ifade etmeye çalışıyor.

Şiir başından sonuna kadar ‘kalkıp da kendi düşüncesizliğini düşünemeyecek kadar düşmüş bir toplum’un içinde yaşayan bir adamın kendi adına topluma doğru somut konuşması olarak okunabilir ve bu konuşma okumuşların ortak dilinden farklı karakter taşır. Şair alışılmış duyguların oluşturduğu gündelik hayatın hem içinden hem dışından barbarın diline aşina bir tonda konuşmaya çalışır:

‘kafama kafa atmak için geriledim herkes gibi, herkes öyle açıldı sonra, bir yerden bir yere en kısa mesafede çokuştuk, sabırdatarak, işte öyle durduk yerden bir gün  hatırlalgıladım …..tanımadım kendimi, kimseyle tanışacak mecalim yoktu.’

Eğretilemeli olmasa bu sözcük öbekleri için cümle kurmak zor görünüyor. Uygarlaştıkça kendini tanımaktan kaçan ‘herkes’le, uygarlaşmanın olası bütün tezahürlerinden kaçan ‘ben’ arasında sıkışıp kalmış bireyin, kalkıp düşündükçe gördüğü millet manzaraları karşısında, gerçeğin doğal dili olan çocukluğu hatırlayarak bir çıkış yolu araması, insanın aklını başından alan ‘herkesleşme’ eğiliminin toplumu sürüklediği yerin genel geçer bir modern’leş’me olduğu gerçeğine doğal bir tepkisidir bu.

‘kalktım herkes leşmiştim

herkes göz göze

herkes göze göz

gözüken gözülkene

nereye bu böyle neyle

ben şimdi nereye

tüm aklım başıma

tüm uykum gözüme

herkes nerden nereye’

ya da

‘pazarda adamağzı hoy

adamağzı görmedim

basınç arttı. basınç arttı

uykusu gözüne aklı başına

uykusu gözüne aklı başına’

Ömer Şişman okumuş kültürlü insanların dilini bilen biri olarak, doğal dili, giderek barbarların dilini tercih ettiği bu şiirinde, toplulukların hayat standartlarını belirleyen egemen yasa koyucuların mantık dizgesine zıt bir denge noktası olarak, en azından düşünmek için zaman kazanma anlamına gelen, ara sıra hatırlanan o kımıltısız doğal gerçeğin dünyasına çağırıyor okuru. En azından ‘gerçek, barbarın şarkısıdır’ fikrine aşina olanlar için.  

Reklam 2 Makale

Ali Celep

Şair-Eleştirmen

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam 3 Yorum
Başa dön tuşu