Hikâye Atlası

Gül’ün Çilesi ve Tevekkülü: 2 | Nur Sultan Turhan

GÜL’ÜN ÇİLESİ VE TEVEKKÜLÜ  (2)

NUR SULTAN TURHAN

Gül eğitimine ara vermiş, okulunu bir yıl süreyle dondurmuştu. Gül’ün durumuna okuldaki hocaları, arkadaşları, akrabaları ve çevresinde tanıdığı herkes çok üzülmüşlerdi. Gül’ün Allah’tan şifa bulması için herkes Yasinler okuyor, dualar ediyor, seferber oluyorlardı. Gül’e amcası ve ailesi de çok üzülmüşlerdi. Duyduklarına hayret etmişler, Gül’le alay eden arkadaşlarının yaptıklarına çok kızıp onları Allah’a havale ederek, elbet cezalarını çekerler,  etme bulma dünyası bu, diyerek Gül’ü haklı bulup Gül’ün iyileşmesi için dua ediyorlardı. Gül okulundan ayrı kaldığı zaman sürecinde tedavi olmuştu. Doktorları hayrette bırakan Gül, kendisini hızla toparlamanın sırrını annesine sormuşlar; annesi de: “Hocam! Benim kızım gece ibadeti çok yapar, Kur’an çok okur, benim kızım ibadet dirisidir. Allah bu açıdan kızımı korudu ve şükürler olsun ki ona şifa verdi.” dedi.

Gül hastaneden yeni taburcu olmuştu. Konya’da Gül’ün evi ziyaretçi akınına uğruyor,  herkes Gül’e geçmiş olsuna geliyorlardı. Gül’ün evinde sanki sevgi seli kampanyası başlatılmış, Gül’e maddi-manevi destek olmak için herkes birbiriyle yarışıyorlardı.   Gül annesinin güler yüzlülüğü ve yoğun ilgisiyle, sevgisiyle kısa zaman da ayağa kalkmıştı. Yine kitaplarıyla, ibadetleriyle meşguldü. İbadetlerini hastanede yattığı zamanda da hiç aksatmamıştı.  Gül eğitimine ara verdiği sürede arapça çalışıyor, okuldaki ders kitaplarını bilgileri unutmamak için tekrar ediyordu. Hayatı hep yokuş çıkarak geçmiş,  imtihan dünyasında Gül dikenli yolda, dikenler içinde hayatta kalmak için mücadele vermişti. Kolay değildi hayat. Kimileri güllük gülistanlık içinde yaşar hayatın kıymetini bilmez, kimileri de fakirlik ve yokluk içinde yaşar hayatlarından memnundurlar, doyumsuz bir şekilde zevk ve lezzet alırlar, hallerine şükrederlerdi.

Gül okulun açılmasını sabırsızlıkla bekliyor, bir an önce okula gitmek için günleri sayıyordu. Okullar açıldı, Gül Ahmet’le beraber Çapanoğlu üniversitesine gitmek üzere annesiyle gözyaşları içinde, birbirlerine sarılarak ayrılırlar. Gül annesinin duasını alarak evden uzaklaşmıştı Ahmet Gül’ü amcalarının evine bıraktıktan sonra, Konya’ya gitmek üzere hareket etti. Gül akrabalarıyla bu zaman zarfında güzel vakitler geçirmiş, onların ilgisi ve samimiyetinden hoşnut olmuştu. Birkaç gün misafir olduktan sonra Gül yurtta kalmak istemediğini, bir ev tutmak istediğini amcasına beyan etti. O da kararı kendisine bıraktığını söyledi. Gül amcasının kızı Ayşe ile günlerce kiralık ev aradı, bulamadılar. Gül çarşıya çıktığı zamanda bir ev bulduğunu, çok beğendiğini, kirasının çok uygun olduğunu söyledi. Sevinçten yerinde duramıyordu Gül. Kendine ait bir evi olması Gül’ü çok sevindirmişti. Nihayet Gül çok beğendiği evi tutup, birkaç parça eşya ile yerleşti. Eksiklerini amcası ve ailesinin yardımıyla kısa zaman da tamamladı. Gül mesrurane bir şekilde okuluna devam etmeye başladı. Okulda gözde öğrenciler arasındaydı ve başarısıyla, çalışkanlılığıyla tanındı.

Reklam 1

Gül bir süre sonra evini değiştirmiş, başka bir eve taşınmıştı. Tek başına kalan Gül yanına üç tane ev arkadaşı almıştı. Arkadaşları Gül’ü çok sevmiş,  yalnızlığını gidermiş, kısa zamanda samimi olmuşlardı. Gül arkadaşlarıyla iyi vakit geçiriyor, kimi zaman Onlarla ders çalışıyor, bu keyifli anların tadını çıkarıyordu.   Kimi zaman birlikte üzüntüleri olunca ağlıyorlar, kimi zaman sevinince seviniyorlar,  birlikte gülüyorlar, birbirlerinin derdine ortak oluyorlardı.    Gül arkadaşlarını benimsemişti. Onları çok seviyordu. Gül arkadaşlarıyla aile gibi olmuştu. Kendi yaşından küçük oldukları için Onlara ablalık yapıyordu. Amcası da Gül’ün çok kitap okumayı sevdiğini bildiği için, Gül’e daima her konuda destek olup, zaman zaman Gül’e kitaplar hediye ediyordu. Bu duruma çok sevinen Gül Amcasının kızı Ayşe ile telefonda konuşurken sevincini paylaşmış, kitapları kapıda görünce: “Kız Ayşe, sanki çil çil altın bulmuşa döndüm, kitaplar benim için altından daha kıymetlidir, amcam için ve getiren kişi için Allah razı olsun, Onlar için çok dua ettim” diyerek  mutluluğunu bu sözcüklerle ifade ediyordu. Ayşe’de Onun sevincine ortak olmuştu. Zaman zaman Ayşe ile telefonda konuşuyor, okulda ne yaptığını, Hocaların kendisini çok sevdiğini ve her zaman ödevler verdiğini, buna kendisinin çok sevindiğini söylüyordu. Ayşe’de Gül’ün ilgisinden memnun kalarak onun ilgisine elinden geldiğince karşılık vermeye çalışıyor ve yardımcı oluyordu. Gül’e her daim; “Allah gönlüne göre versin, iyi kız, çalıştığının karşılığını alıyor, çalışana, hak edene hakkını Allah verir” diye dua ediyordu. Gül’ün azmini ve çalışkanlığını, öğrenme hırsını, ibadete düşkünlüğünü, Ayşe kendisine örnek alıyordu.

Gül’ün hayatının özünü anlamlı bir kılan husus da her işini yaptıktan sonra neticesini Allah’a bırakmak, Allah’a tevekkül etmekti. İnsan aceleci olduğu için kaybediyor, çoğu kez elindeki fırsatları kaçırıyor. Oysa sabrederse insan,  umduklarına nail olur.  Her işte üstüne düşeni insan yapacak, neticesini ise Allah’a havale edecektir. Umut dünyası işte. Hayata bir kıvılcım düşse, umutlar solmaz. Allah’ın rahmetinden ümitler kesilmez.  Ümitler yeşerir,   zamanı gelince çiçek açar. İnsanlar arzularına, isteklerine sabrettikleri takdirde de zamanı gelince de kavuşurlar. Güneş ışığını yansıtır yeryüzüne. Gök kuşağı yağmurlu zamanlarda çıkar gökyüzünde.  Gökyüzü rengârenktir, cıvıl cıvıldır. Bir renk cümbüşü yaşanır gök kuşağının etkisiyle semada.

Gül başarılı şekilde okulunu sürdürüyor,  derslerini çalışarak, hayatın tekerrürden ibaret olduğunu, zamanın iyi kullanılması gerektiğini düşünüyordu. Gül vaktini hiç boş geçirmiyordu. Okuldan arta kalan zamanlarda, araştırma yapıyor, kitap okuyor, Arapça ve İngilizce kurslarına, kur ’an kursuna giderek kendisini en donanımlı şekilde yetiştirmek için adeta her fırsatı kolluyordu. Kur’an‘ın ruhlara şifa olduğunu biliyordu Gül. İlim öğrenmenin de her Müslüman kadın ve erkek üzerine farz olduğunu söyleyen Hz. Peygamber (S.A.V)’in hadis-i şerifini çok seviyordu Gül. Hz. Peygamber (S.A.V)’i salat ü selam getirerek duaları arasına katıyor, Allah’ın izniyle bizlere inşallah şefaat eder diye Sevgili Habibimiz  (S.A.V) diyor,   kor gibi yanan yüreği sanki su serpmiş gibi serinliyor, teselli buluyordu.

 Gül’ün bitmek bilmeyen çilesine rağmen sabrı, tevekkülü, ibadetleri Gül’e ilaç gibi geliyor,  dertlerine derman oluyordu. Bir oyun ve eğlenceden ibaret olan yalan dünya,  çekilen sıkıntılar,  bitmek bilmeyen acılarla her zaman insana ızdırap veriyor. Kimi zaman ölümle insan sevdiklerinden ayrılır, göz yaşları akar, feryatlar, figanlar yankılanır gönüllerde. Zindan olur dünya, göz gözü görmez sevdiğin insanları kurban vermişsindir kara toprağın bağrına. Üzüntüler dinmek bilmez. Keder, gam yüklüdür insan, ağıtların, üzüntülerin altında ezilir. Ayrılığa, hasrete insan dayanamaz. İman olmazsa insan hayatına tutunamaz. İman sayesinde Allah sabır verir, kişi bir gün kavuşurum sevdiğim insanlara diye umutla, ahirete olan imanla kaderine rıza gösterip, teslim olur, boyun büker. Kimi zaman da bir bebeğin doğumuyla sevinç yaşanır, neşelenir insan,  gülücükler yansır dünyaya. Işık huzmeleri aydınlatır âlemi.

Huzur baharın başlangıcıdır. Kalpler teskin olur imanla. Ruhlar mutmain olur Allah ve Peygamber sevgisiyle. Ufukta güneş doğar, sabahın fecir vaktinde. Aydınlanır karanlığa bürünmüş geceler güneşle,   günün bereketi saklıdır seher vaktinde. Dua eder Melekler sabahın erken vaktinde uyanıp, ibadet eden mü’minlerle. Dünya, yolcuların, konargöçerlerin uğrak verip, bir süre dinlendikleri,   kervan saraydır.  Ahiret ise yaşanacak olan,  ebedi saadet diyarıdır. Huzur kaynağıdır iman, ibadet.  Hayatın suyu ve güneşidir; tevekkül, sabır ve tefekkür. Hayat güzeldir, güzellikleri sever.

Reklam 2 Makale

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam 3 Yorum
Başa dön tuşu