Hikâye YazılarıKöşe Yazarları

Mustafa Kutlu’yu Okumak ya da Mavi Kuş’la Yolculuğa Çıkmak

RAHİME KÖSEM ALCAN

MUSTAFA KUTLU’YU OKUMAK YA DA MAVİ KUŞ’LA YOLCULUĞA ÇIKMAK

Mustafa Kutlu’yu okumak hayatı okumaktır. Onun eserlerini okumak insanları anlamak, yaşadığımız ortamı, çatışmaları, umutları, özlemleri, yitirdiğimiz değerleri tekrar kavramaktır. Onu okumak, giderek birbirimizden uzaklaştığımız bu zamanda insanî değerlerimizi hatırlamak, sevgiyle gülümseyebilmektir.

Bizi, Anadolu insanını anlatır, yaşadığınız kasabaları, köyleri bulursunuz. Büyük şehrin hallerini de anlatır. Teknolojinin yalnızlaştırdığı insanları da anlatır.

İnsanların doğaya müdahalesi, hantal işleyen bürokrasi, insani ilişkilerdeki çıkmazlar, doğal yaşam alanınızda karşılaşabileceğiniz tüm sorunlarla tiplemeleri gözlerinizin önüne serer, “İşte bu” dersiniz, “Etrafımda çok var, ben de biliyorum böyle durumları.”

Reklam 1

Türk edebiyatı ve hikâye türüne büyük katkı sunmuş, kendine has kalemini oluşturmuş bir yazar olan Kutlu’nun eserleri genellikle uzun hikâye türüne giriyor. Onun eserlerine başlarsanız elinizden düşüremezsiniz, asla yarım bırakıp atamayacağınız kitaplardır. Yazar size seslenir çoğu yerde, dikkatinizi toplamanız için uyarır. Sanki karşınızda canlı bir anlatıcı vardır, gözleriniz uzaklara dalarken şişt diye dürtüverir.

Halk arasında kullanılan atasözü, deyimler onun eserlerinde çok kullanılır. Hayatın olumsuzluklarını gösterirken nükteli yanlarını da açığa çıkarır. Türk edebiyatında yer etmiş şair ve yazarlardan alıntı yapar, tam yerinde güzel bir iki satırı serpiştiriverir anlatıları arasına.

Yarattığı karakterler karamsar değildir, olayların çıkış noktalarını küçük bir aydınlanmayla bulurlar. Kalemiyle edebiyatın tüm imkânlarını kullanır, postmodern anlatının özelliklerini kendi tarzıyla birleştirir ve kendi kaleminin tadını okura hissettirir.

İlk seçimler önemlidir, nereden başlayayım derseniz, serüvenine de ortak olacağınız bir kitap seçebilirsiniz.

Mavi Kuş’un kanatlarında uçabilirsiniz.

Kitap  okumak için taze bir başlangıca ihtiyaç duyuyorsanız Mustafa Kutlu’nun Mavi Kuş hikâyesi listenizin başında olsun.

Hayatın içinden hikâyeler yazarak kendine özgü bir anlatım tekniği geliştiren Mustafa Kutlu’nun bu kitabı kapak tasarımı ve adıyla hemen okuru kendine bağlıyor. Kapakta yer alan mavi, eski tip otobüs yazarın kendi çizimi.

Anlaşılacağı gibi maviye boyalı bu otobüsün ismi de Mavi Kuş. Hikâyenin kurgusal mekânı bu hurda otobüs. Anlatılan hikâyeler de içinde bulunan yolcuların ve sıra dışı bir karakter olan şoförün maceraları.

Kasabadan şehre, trene yetişmeye çalışan insanların hikâyeleri tren garında sürpriz bir sonla bitiyor. Hikâye içinde hikâye de diyebileceğimiz bu kitaptan alacağınız lezzet, okurken başka, bitince başka oluyor. Çünkü son cümlelerde öğrendiğiniz sürpriz sonuçla tekrar düşünüp, film sahnesi izlemiş hissi duyacaksınız.

Yazarın kurgu ile gerçeği birleştirdiği bu kitap, romanla öykü arasında bir türdür. Yazar, bu kitabın uzun hikâye ve roman arasında olduğunu satır arasında açıklıyor. Mustafa Kutlu, kitaplarında okurla iletişime geçip açıklamalar yapan, üst kurmaca özelliğini kullanan, hikâyenin nasıl yazıldığını anlatıp okuru da ona ortak eden bir yazardır.

“Bu, hikâye ile roman arasında bir kitap. Kayda-kuyda bağlı. Girişi-gelişmesi-sonucu var. Altyapısı-üstyapısı, çatısı, bacası var. Göstereni, gösterileni, imi, timi var.”

Mavi Kuş, hurda görünümlü bir araç olmasıyla okurun zihninde bir imge oluşturmuş, okurun dikkatini canlı tutmuş, başarıyla kurgulanan bir hikâyenin ana ögesi olmuştur. Zıtlıklarla dolu bir atmosferde hurda otobüs asla mücadeleden yılmayan insanı ve onun mücadelesini anlatıyor. Yorgun bir demir yığını gibi kasaba meydanında duruyor, yola çıkınca da bir kuş gibi hür oluyor, tüm zorluklara rağmen adeta uçarak yolcuları hedefe ulaştırıyor.

Mavi Kuş sadece araç mı?

Haber Edebiyat Logo

Mavi Kuş, hayat yolculuğunu yansıtan güçlü bir metafor aslında. Zorluklar ve kolaylıklarla dolu büyük bir evren küçük bir otobüse sığdırılmış.

Kasabaların meydanları çok önemlidir. Buralar hayatın aktığı yerlerdir. Yazar da ilk sayfalarda meydanı baştan başa tanıtıyor. Sıcaktan dili dışarı sarkmış bir köpeğin halinden ve havada en ufak bir esinti olmayışından yaz aylarının en sıcak günleri olduğunu anlıyoruz.

Anadolu’da, devletin unuttuğu ıssız bir kasabada hayatın nasıl aktığını yaptığı betimlemelerle anlatıyor. Kasabı, tütüncüsü, yemcisi, bakkalı çakkalıyla bildiğimiz bir kasabayı ve kasaba insanını anlatarak okuru hikâyeye ısıtıyor. Okura hitaben hemen ekliyor: “Kitabı incitmeden sayfayı çevirin.”

Mavi Kuş uçuyor.

Mavi Kuş’u canlandıracak, uçuracak tek kişi olan kaptan Kenan, muaviniyle beraber hazırlıklara başlıyor, köy meydanı hareketleniyor. Okurlar herkesin Deli Kenan diye bildiği bu şoförü yolculuk boyunca hem tanıyacak, hem de gülümseyecek, en önemlisi deliliğe vuran davranışlarının altında yatan kararlı,  insancıl halini gözlemleyecek.

Mavi kuşa binecek kişiler tek tek tanıtılıyor. Ağır hasta olan köylü kadın arabaya binerken çocuklarıyla ve babasıyla son vedasını ediyor.

Arabanın üst bagajına Amerikalı bir çiftle onlara eşlikeden genç kızın eşyaları yerleştiriliyor. Araştırma için Türkiye’de bulunan Amerikalı arkeologların yanında kıymetli bir sandık var ve onun yerleştirilmesinde çok titizleniyorlar.

Bir de yolculuğa hazırlanan evli çift var. Köyde öğretmenlik yapan genç adamın eşi artık bu hayata dayanamıyorum diye memleketine dönüyor. Esnaftan bir kişi de elinde sandığıyla biniyor. O da çekingen, silik bir tip olan kasabanın kuyumcusu Nazım.

Yolcular arasında yalnız yaşayan, hükümet tabibi Yahya da vardır. Beşir ağa da tren garında karşılayacağı siyasiler için heyecanlıdır. Mavi Kuş, mühendis ve en son eklenen askerlerle yolculuğa hazırdır. Askerlerin arasında da eli kelepçelenmiş genç bir mahkûm vardır.

Kedim olmadan asla!

Kedisi olmadan asla yola çıkmayan Kenan sıcakta sabırsızlanan yolculara aldırmadan onu bekliyor, muavin kediyi kapıp getirince başını okşayıp şefkatle baktıktan sonra yolculuğa başlıyor. Karakterlerin Mavi Kuş’a binmeden önce hem geride bıraktıkları hayatlarını hem de hayallerini öğreniyoruz. Hikâyede birbirini daha önce hiç tanımayan insanlar küçücük bir mekânda iletişim kuruyorlar, böylelikle her bir karakterin analizi yapılıyor.

Dışarıda bu otobüsü takip eden eli silahlı tipler, hikâyeye heyecan unsuru katıyor. Bir fırsatını kollayıp kanlıları olan mahkûmu vurmaya çalışıyorlar. Mola verdikleri handa hasta kadının ölümü atmosferi değiştiriyor. Yol boyunca Mavi Kuş’un başına türlü türlü aksilikler gelse de yine yolcularını zamanında yetiştiren Kenan tren garına giriş yapıyor.

STOP!

İstasyonda otobüs durduğunda birdenbire polisler, jandarmalar arabayı çevreleyip arama yapıyorlar.  Tam da o esnada Nazım, korkuyla işlediği cinayeti itiraf ediyor. Tarihi eser kaçakçılığına karşı arama yapan görevliler ve yolcular bu duruma çok şaşırıyor.

Sıra sandığa geldiğinde içinden bir çocuğun çıkması insanları bir kez daha şaşkınlığa uğratıyor. Son anda arabanın üst bagajına kaçak yolcu olarak binen çocuk, ısınmak için turistlerin sandığına girmiş, içinde çanak, çömlek, heykel gibi ufak tefek nesneleri yol kenarına atmıştır.

Sandık boş çıkınca yakalanma korkusuyla bekleyen Amerikalılar derin bir ohh çekerken kuvvetli bir ses dikkatleri başka yöne çeviriyor.

Bir ses “STOP” diye bağırıyor. Işıklar yanıyor, meydandaki sahnenin bir film seti olduğu anlaşılıyor.

Kitabın son sayfasıdır artık diye düşünürken hikâyenin bitmediğini anlıyorsunuz. Son birkaç sayfada okur olarak hikâyenin gidişatının değişmesini şaşkınlıkla karşılıyorsunuz. Film sahnesi mi devam ediyor, yoksa hikâye mi?

Set işçileri alışkın bir halde işlerini yapıyor, dekorları topluyor, oyuncular dağılıyor. Bir köşede mahkûmu oynayan genç, elindeki kelepçeyi çıkarmış, paslı vagona yaslanmış çayını içmekte, hem de oyunculardan bir kızla şakalaşıp gülerek konuşmakta.Oyunculardan bazıları da yönetmenle bir sahne hakkında konuşuyor. Onlar kendi aralarında konuşadursun hikâyede anlatılmayan unsurlar vardır.

Kurgu mu gerçek mi?

Bu ânda yaşananlar kitabın en önemli bölümü. Kitabın son sayfalarında dikkat çeken bu sahneyi yazmadan ben de merak unsurunu canlı tutmak istiyorum. Bu kitabı okunur kılan, kişiler arsında yaşanan diyaloglar ve sürekli akmakta olan bir zamanda yaratılan heyecan unsuru. Daracık bir mekân olan Mavi Kuş’ta kurulan iletişimlerle bambaşka mekânlara gidip bambaşka hikâyeler öğreniyoruz.

Her şeyden önemlisi sürpriz sonla yaratılan atmosferle gülümserken hikâyenin bitmediğini görüyoruz. Kitabın son sayfalarında hâlâ ne oldu şimdi, kurgu mu, gerçek mi diyorsunuz.

Sizce de sona saklanan çarpıcı bir sürprizin içine yerleştirilen başka bir son bu kitabın okunması için yeterli bir sebep değil mi?

Büyük bir kaos yaşanıyor. Sonunda yönetmen mırıldanıyor:

“Ne yaptık biz?”

{Elestirel.net, 27.02.2022}

Haber Edebiyat Logo

Reklam 2 Makale

Rahime Kösem Alcan

Hikâyeci-Yazar

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam 3 Yorum
Başa dön tuşu