Şiir YazılarıKöşe YazarlarıSezai Karakoç

Ali Celep, Sezai Karakoç’un ‘Sesler’ Şiiri Üzerine Yazdı…

ALİ CELEP

SEZAİ KARAKOÇ’UN ‘SESLER’ ADLI ŞİİRİ ÜZERİNE

2

Sesler’in iki numaralı kesitinde, şairin kişisel anılarının desteklediği, geçmişin bazı ayrıntılarında saklı yaşantı parçaları, metafizik bir yorumla resmedilmeye çalışılmıştır.

Sezai Karakoç’un şiirindeki özgün davranışlarından biri, güncel yaşamı neredeyse bütünüyle dolduran sıradan tabloları metafizikle temas ettirmek, mümkünse doğan sonuçları tarihsel ve manevi bir imbikten geçirmektir.

Reklam 1

Onun şiirsel kavrayışını güçlendiren şey, günübirlik yaşantı parçalarına, şiirle birlikte irtifa kazandırmasıdır.

Bu yönde ona yardım eden sözcüklerin hemen her zaman bu dünyadan daha yüce bir âleme geçişlilik özelliği taşıyan sözcükler olması manidar olmalıdır. (çocuk, kadın, tabiat, aşk, ölüm, deniz…)

Sanki şair bu geçişken sözcüklere hayatı ve ölümü, insanın bu dünyadaki anlamını ve değerini, varoluş hikmetini yeni baştan sürekli hatırlatma ödevini yüklemiştir.

Şehrin güncel manzarasını ve sıradan ilişkilerini (görünen gerçeklerini) bağlamından koparmasını, yaşamın günübirlik yapılarını deformasyona tabi kılmasını, ayrıntı gibi görünen nesnelerden cemiyetin tarihsel gerçekliğini temsil eden modeller üretmesini şiirinde dolaşıma giren metafizik kaygıyla izah edebiliyoruz.

Metafizik kaygının nabız atışlarını, mezkur sözcüklerin güncel yaşamın sıradan gerçekleriyle ölüm olgusunun temas ettiği eşikte duyabiliyoruz.

‘Ölülerin yatağı sonsuzluk çayırları‘

Fildişinden bir doktorum

Elimde denizlerden bir koleksiyon

Bana yalnız ölen gelir

Ben ölümden sonrasına bakan bir doktorum’

‘Karpuz kesilmemiş ölünün yanında

Kadınlar çamaşırları açma saltanatında’

Uyak düzenine alışık çok yüce ifadeli şiirler okumaya alışık okurlar için, Sezai Karakoç’un bazı dizeleri hakkında, hatta bazı şiirleri hakkında ‘mana mantığından uzak’ şeklinde değerlendirmeler yapılmıştır.

Mesela bu kesitte araya sokuşturulmuş izlenimi veren,

‘Ve dağ hamam balık

Çocuk kiraz mavna’

dizeleri düz mantık anlamsız diye anlaşılabilir.

Bu mantıkla gidilirse şiirin kendine mahsus mantık örgüsünü anlamlandırmak muhal hale gelir.

Nasıl ki ‘Atalar yeni yapılan kentin civarında’ dizesini, vaktinde bu dünyadan ötekine göçen, gelip geçmiş fakat kültürel mirası yağmalanmış, bir nevi özgün şehir kültüründen kentsel dönüşümle vazgeçişin resmi olarak okumak, yeni kent imajına bir eleştiri olarak algılamak (çünkü şimdi terk ettiğimiz muazzam kültürel birikim dikkate alınırsa, mezarların şehrin ortasında olması icap ederdi) mümkündür.

Bu dizede ‘atalar’ sözcüğü ‘yeni yapılan kent’le kültürel açıdan kontrast oluşturuyor.

Böyle olunca modern mimari anlayışın çarpıklığına, geleneksel müstakil mimarinin dışlanmışlığına biraz çağrışım biraz alacalık katarak karşı çıkışı ifade eden bir kavrayış alanına açılmış oluyoruz.  

Aynı doğrultuda yukarıda alıntılanan ikiliği, şiirsel yapının bütün planıyla bağlantılı olarak, geçmiş güncel yaşamın ifsat edilmemiş doğasına duyulan özlemin bir tezahürü olarak, dünkü yaşamın özgün görüntülerini hatırlatma dozu olarak değerlendirebiliriz.

Gemilere yük taşıyan küçük tekne anlamına gelen ‘mavna’ sözcüğünün çocuk ve kirazla bir arada zikredilişini, şiirin berrak sulara ilgisini düşünerek, tabiatla güncel yaşamın insan ilişkilerini canlandırdığı anıları bir arada anma arzusunun uzantısı olarak okuyabiliriz.

Modern şiir kültürünün modern şehir ucubesine radikal eleştiri örnekleri hatırlanırsa elbet, şiirin sonunda ne olduğu ve okuru ne hale getirdiği gerçeğini gözden düşürmeden daha verimli değerlendirmeler yapılabilir.

Nesneler gerçek hayatta nasılsalar öyledir, şiir onların arasındaki ilişkilere düz mantık kuralları dışında yeni bir çeki düzen verir.

Bütün parçalar bir araya geldiğinde şiirin gerçekten kaydettiği gerçek açığa çıkar, meğer ki okur, o gerçeğin içinde kendine düşen rol neyse orada yerini alsın.

Monna Rosa’dan bu güne kadar neredeyse bütün şiirlerine sızan ve ekseriyetle dramatikler niteliklerle tanıtılan ve artık kurgusal olanla duygusal olanın iç içe işleyişini sürdürdüğü ‘kadın’ sözcüğü ‘Sesler’in dizeleri arasına da bir şekilde sızmayı başarmış görünüyor.

Türlü imajların nesnesi olmuş ‘kadın’ bu kez daha farklı bir varyantla karşımıza çıkıyor.

Şiirde aşk yükünü bu kadar çok taşıyan başka bir şair var mıdır bilmiyorum ama kadına yine yepyeni bir imaj çizdiği bir gerçek.

‘Tren kan tarla ve sen o kadınsın

Horoz seslerinin portresini çizdiği’

Reklam 2 Makale

Ali Celep

Şair-Eleştirmen

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam 3 Yorum
Başa dön tuşu