Sezai KarakoçKöşe YazarlarıŞiir Yazıları

Sezai Karakoç’un ‘Küçük N’at’ Adlı Şiiri Üzerine Ali Celep Yazdı…

ALİ CELEP

Sezai Karakoç’un ‘Küçük N’at’ Adlı Şiiri Üzerine

‘Göz seni görmeli ağız seni söylemeli

Hafıza seni anmak ödevinde mi

Bütün deniz kıyılarında seni beklemeli

Reklam 1

Sen eskimoların ısınması sevgililer mahşeri’

‘Küçük N’at’ biçim ve söyleme tekniği bakımından Sezai Karakoç’un, daha önceki birçok şiirinde fakat bilhassa ‘Rubailer’ ve ‘Şehzadebaşı’nda Gün Doğmadan’ adlı şiirlerinde gördüğümüz gibi, içinde klasik rüzgârın yoğun olarak estiği bir eser.

Rüzgârın çıkardığı ses, değer kurucu bir soydan geliyor.

Diyeceğim ‘küçük’ bir sözcükle başlayan bu şiirin temi seçkin ve büyük.

Böyle büyük ve manalı soydan gelen temleri ele alan çok şiir var medeniyetimizde, ne ki temi işleyiş mantığı ve estetik yaklaşım açısından değerleri tartışılmaz metin sayısı azdır.

Sözgelimi, Bizim Yunus Emre’den Süleyman Çelebi’ye, oradan günümüze doğru akan,

Resûl-i Ekrem’e (s) duyulan özlem ırmağında yıkanmış kelimelerden gelip gönül tahtımıza kurulmuş ve etkisi Türkçede destan havası estirip de bugüne varmış çok az şiir var.

‘Küçük N’at’ bu derece olmasa da onunla etkileşim halinde olan bir şiir.

Bu temin işlendiği sistem kurucu niteliklerle değil, onunla alışverişi olan, ona hazırlık yapan bir söylemi barındırıyor.

Klasik ya da çağdaş büyük bir anlatıya sırtını vererek konuşan diyelim, oradan söylem gücü devşiren ve nihayet konuşmasını o büyük anlatıya ekleyen, onunla ruhen uyumlu.

Nitekim şiirin başlığındaki ‘küçük’ sözcüğü, toplam dize sayısının azlığından çok (şiir beş dörtlük üç ikilikten ibarettir) mezkûr büyük anlatıya küçük bir katkıya işaret ediyor olmalıdır, bir başka yönden, şairin onu gerçek manada anlatmadaki acziyetini, bin türlü kişisel zayıflıklarla iç içe örülmüş yüce gönüllülüğünü itiraf olarak alınmalıdır.

Böylece kelimelerle yapılabilecek bin türlü övgünün yetersizliği vurgulanmak istenir.

Bir bütün olarak ‘Küçük Na’t’ın yazılma gerekçesini oluşturan büyük duygunun kaynağı Resûl-i Ekrem (s) aşkıdır.

Şiirde tekrar eden birimlerin varlığı, Sezai Karakoç şiirinin bir önemli yanını öğretirken, övgü mantığının işleyişine de uygunluk arz etmektedir.

Bu bir başka âşık olmuş insanın, haline uygun kelimeleri sürekli diline dolaması gibi, diyelim en mükemmel insana mütemadiyen sunulan en güzel sözlerin amacına ulaşmasını istemek, böylece ondan (Resûl-i Ekrem’den (s) ) olabildiğince çok etkilenmek gibidir.

İlk dörtlükte Hazreti Peygamber’e (s) doğru çoğalan sevgi dolu yaklaşım öyle sözel planı yeterli gören saf estet boyutlu değildir.

Kanımca Sezai Karakoç’un ‘Küçük N’at’ını diğer n’at söylemlerinden farklılaştıran en önemli özellik. Hazreti Peygamber (s) sevgisini bir ödevle birlikte kurcalaması, sevgiye bir ödev yüklemesidir.

Dahası hem umudu besleyen hem uyarıyı destekleyen bir ödevi sevgiyle hatırlatmasıdır.

Bu, diğer n’at söylemlerinde pek görülmüş bir tarz değildir.

N’at karşısında okurun statüsünü değiştirmekle kalmıyor, bizzat n’atın statüsüne yeni bir format atıyor.

Klasik n’atlarda cari söylem okurun ayağını yerden keser, n’at bittikten sonra dünyaya ayak basması güç olur.

Klasik n’at şairi, bütünüyle duygulara teslim eder metni, doğası, yapısı, işlevi, amacı gereği akıl mantık paylaşmaz.

Oysa Sezai Karakoç’un ‘Küçük N’at’ı da cari aklı ve mutat işleyen mantığı bir kenara bırakır fakat yerine yeni bir akıl ve özge bir mantık getirir.

Kenara bırakılan şey ussal, ötelenen mantık gramatiktir.

Yeni gelen aklın tutunduğu ip metafizikle etkileşim halindedir, yeni işleyen mantık nebevi kaynaklıdır.

Bu yeni akıl ve mantık, rasyonel sınırlarda dolaşan mevcut ussal deneyimlerin ötesinde ve gramatik mantık düzeninin üstünde, Nübüvvet sütünden beslenir ve doğal sınırlarını gönlün belirlediği evrensel oluşuma katılır.

Böylece salt duygulanmaya bırakan klasik n’at pratiğinden farklı olarak, bizi önce düşünmeye, sonra dünyayı başka bir tarzda yaşamaya kışkırtan çağdaş bir n’at tecrübesi yaşarız.

‘Küçük N’at’, yeni bir n’at nosyonu, yeni bir n’at dili, yepyeni bir konuşmanın sevincini yaşatmakla görevini yerine getirmiş görünüyor.

‘Yüzlerce yıl geçiyor belki bir bulut geçiyor

Ben yeni doğmuş bir çocuk gibi

Herkesin konuştuğu dilden mahrum

Ama yepyeni bir dil konuşmanın sevinci’

Reklam 2 Makale

Ali Celep

Şair-Eleştirmen

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklam 3 Yorum
Başa dön tuşu